Islak:مرطوب
Birbirimiz için yanlış kişiler olduğumuzu söyleme. Biz hiç kimse için doğru kişiler değiliz.
نگویید ما آدمهای اشتباهی برای یکدیگر هستیم. ما افراد مناسب برای هر کسی نیستیم
Bolum ithafı bekleyenler sizleri asla unutmadım. Çok içime sinmediği için bu bölüm değil başka bir bölüme ithaf edeceğim inşallah.
🖤🖤🖤
*
Vücudundaki tüm kan çekildi sanki. Kollarını geri çekip anasına baktı.
"Korkuyorsa neden gitti ana!".
"Sabah az az yağıyordu. Turna huysuzlanınca ben bırakırım dedi. Bilemedim oğul böyle olacağını. Bilsem salar mıyım hiç".
Mustafa anasının yanağını yatışsın diye öptü. Titriyordu Sultan kadın.
"Karımı alıp gelecem ana. Sana söz!".
Sultan kadın oğlunun gözlerinde ki inancı görünce az da olsa rahatladı. Biliyordu ki Mustafa ne yapar eder bulurdu hemencecik onu. Zaten gelini eve bi gelsin bir daha salmayacaktı dışarı. İnsanların hasetlerinden dedikodularından hayli göze gelmişti. Şimdi oğluyla arası düzeliyorken bir de elalemin lafına sözüne üzülmesindi. Ayrıca bir de güzel kızacaktı ona. Sultan bile yağmurdan haz etmediğini biliyorken Ezo hanım ne demeye bunu umursamayıp atmıştı kendini dışarı?.
Mustafa avludan dışarı hızla attı kendini. Köyün sokakları bomboştu. Zaten bu yağmurda karısından başka hangi akıllı dışarda olurdu ki. Turnayı okula bıraktığına göre o yoldan ilerlemiştir diye düşünüp hemen okul yoluna koşturdu. Ama içten içe acaba mezarlık tarafına mı gitti diye düşünüyordu.
Eğer oraya gitmişse ne hissetmeliydi Mustafa? Kalbinin hızlandığını göğsünün sıkıştığını hissediyordu. Biliyordu bu hissi. Daha önce rahmetli karısında da aynı hissi yaşamıştı. Onu paylaşmak istemediği zamanlar böyle hissederdi. Kimsenin ona bakmasını istemediği zamanlar mesela...
Kıskanıyordu Mustafa Ezo'yu. Hemde abisinden. Rahmetli ağabeyinden daha doğrusu. Bir zamanlar karısı olduğu adamdan mı demeliydi ya da. Kıskanıyor ve sinirleniyordu. Her ne olursa olsun Ezo artık onun karısıydı. O da ağabeyine olan saygısını ve özlemini içinde taşıyordu ama ikisi yeni bir hayata başlamıştı . Bu hayatta kimsenin hayaleti olsun istemiyordu.
Okul yoluna girdiğinde yağmur şiddetini biraz daha arttırmıştı. Yüzüne değen damlalar artık canını yakacak seviyeye ulaşmıştı. Onun canı bile yanıyorken karısının canı hayli yanardı. Bağırıp nerde olduğunu öğrenmek isterdi ama zaten laf arayan köylünün eline koz vermekten başka bir şeye yaramayacaktı bu. Zaten gürültüden de duyulmazdı.
Yüzüne bıçak kesiği gibi acı veren yağmura dayanamayıp ceketini sıyırdı omuzlarından. Başına siper etti. En azından bu onu az da olsa koruyacaktı. Ama düşündüğü karısıydı. Kim bilir nasıl ıslanmış ve korkmuştu. Belki de onu kurtarmasını bekliyordu.
Yüreği bir kere daha sıkıştı bu hisle. Ezo'nun ona ihtiyacı olduğunu bilmek ve onun yanında olamamak canını sıkmıştı. Okul yolunda kimseleri göremeyince rotasını mezarlık tarafına çevirmişti. Okul yolunun bu kadar tenha ve uza olduğunu bilmiyordu. E bilmezdi tabi ki. Kızını okula götürmüşlüğü mü vardı sanki.
Bu aptallığınada kızdı ayrıca. Bunda sonra Turna'yı her gün o getirip götürecekti. Hiç tekin değildi bu yollar. Yok üstünde azdan çoktan bir kaç hane vardı ama bazıları şehre taşınmış evlerini boşaltmışlardı. Güzel kızı güvende olmazdı her türlü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
General Fiction"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...