(0.9) YAĞMUR ALTINDA KURTLA AĞIZ DALAŞI

9.7K 597 67
                                    


Selam

Oy ve yorumları unutmayın.

[[[✒️__]]]

Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken nedense kendimi çok depresif hissediyordum. Küçük odamda ne yapacağımı, günümü nasıl harcayacağımı düşünürken cama vuran yağmur damlalarını izliyordum.

Küçüklüğümden beri yağmurun sesi bana müzik gibi gelirdi. Damlacıkların yere ve camlara vuruşu hep farklı tınılarda olurdu. Yağmurun şiddetine göre doğanın yaptığı müziğin sesi yükselir ya da alçalırdı. Ama en güzeli davul seslerine benzettiğim gök gürültüsü olurdu.

Çakan şimşek ile gök aydınlanır benim için mükemmel bir ışık gösterisi yapar, sonrasında ise gök gürler müziğin ritmini verirdi.

Normalde küçük çocukların geneli, belki de hepsi gök gürültüsünden korkar. Ama ben huzur buluyorum. Tuhaf bir çocukluk geçirdiğimi söyleyebilirim.

"AFŞAR!" Annemin seslenişi ile huzur dolu dakikalarım güme gitti.

Oflaya oflaya odamdan çıkıp mutfakta börek çörek yapan benim kocakarının yanına geldim. Oklava ile aça aça hamuru büyütmesini izlerken hipnoz olmuş gibi gözlerimi ayıramadım.
"Ne oldu anacığım?"

"Yavrum, bir koşu markete gitte yumurta, süt, kabartma tozu alıver."

Gözlerimi devirmemek elimde değildi. "Anam, elleri unlu becerikli anam benim. Hani Yavuz abimin bir bakkalı vardı ya. Belki unutmuşsundur. Acaba oradan mı alsam?"

"Oğlum abinin bakkalı küçük zaten. Marketten alman daha iyi olur."

"Anladım. Yavuz abimin dükkanından alışveriş yasak. Satış yapacağı kazancını yememek gerek tabi. Peki ana sanırım kek yapacaksın. Neden Giray abimden gelirken pasta getirmesini istemiyorsun?"

Sakinliğini hiç bozmadan oklavayı hamurun üzerinde yuvarlamaya devam etti. "Giray'ım zaten her zaman eli dolu geliyor. Uzatma Afşar. Git hadi. Portmanto da para var."

Anamla çene yarışı yapmaya devam etmenin anlamı yoktu. Telefonumu odamdan alıp sokak kapısının önüne gittim. Portmantodan siyah şişme montumu giyip parayı cebime attım. Şemsiye bakındım ama bir tane bile göremedim.

"ANA! ŞEMSİYELER NEREYE GİTTİ?"

"GEZMEYE ÇIKTILAR OĞLUM. AKŞAMA DÖNERLER İNŞALLAH..."

Şemsiyeler gezmeye çıktı (!) Anam dalga geçiyor resmen.

"AFŞAR MONTUNUN KAPÜŞONUNU GEÇİR KAFANA DA GİT İŞTE. UZATMA."

Harbiden bezdim bu aileden.

Daha da konuşmadan anahtarı aldığım gibi attım kendimi dışarı.

Kafama geçirdiğim kapüşon ve montun kendisi beni güzel koruyordu ama pantolonum olanca yağmuru yiyordu. Gök falan mı delindi de suları bizim kata akıyor? Gerçi biri sifonu çekmiş gibi derdim de neyse. Allahü teâlâyı kızdırmamak gerek. Yoksa çarpılırız alimallah.

Yanımda eskilerin vazgeçilmezi, siyah Tofaş şahin modeli bir araç durunca şoför koltuğuna baktım. Cam aralandığında Polat abinin yüzüyle karşı karşıya kaldım. Elindeki tesbihi çevirirken sırıtıyordu.

"Dikkat et Afşar eriyip gitme."

"Ne diyorsun sen be? Ben şeker miyim?"

"Yok. Çocukluğumda izlediğim bir film vardı. Neydi onun adı... Dur bulacağım..."

"Tabi ben yağmur altında balık kuyruğu çıkarmaya müsaitim sen canını sıkma. Sıcak arabanın içinde yayıla yayıla düşün. Ben beklerim."

"Çıkarsan çıkarsan anca şeytan kuyruğu çıkarırsın... Heh! Buldum! Oz büyücüsü filmindeki cadı gibisin. Üzerine bir kova su dökünce erimişti."der demez kahkaha attı.

Bazen mahallenin ağır abisi olup olmadığını sorguluyorum.

"Zeka küpü Polat Alemdar. Senin izlediğin geçmişin filmiydi. Onun yeni versiyonu çekildi. Bir de onu izle."

Sakin olan adamı sinirlendirmekte üstüme yoktur. Kaşlarını çatmış şimdi bana bakıyordu. Yağmurdan erimem ama onun ayakları altında ezilip yerin dibine gömülebilirim.

"Hoşçakal Polat abi." Daha fazla dayak yemek için şansımı zorlamanın hiç anlamı yoktu. Bu yüzden koşarak oradan uzaklaştım.

[[[✒️...]]]

Nedense Polat'la Afşar'ın ağız dalaşı yapması çok hoşuma gidiyor. En kötüsü ikisini shiplemeye başladım. Kendimi tutsam iyi olacak. Yoksa Nico ve Ufuk'a yazık olur.

HEDEF : SUGAR DADDY [GAY]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin