Selam.
[[[✒️__]]]
Eşyalarım çoktan odamdan alınmıştı ama ben yine de onca yıl kaldığım odama, anılarıma veda etmek için son kez içeri girdim. Yatak, giysi dolabı ve masa, sandalye dışında hiç bir şey kalmamıştı. Yüreğim buruk bir şekilde gözlerimi odanın her bir köşesinde gezdirdim.
"Hoşçakal odam. İyi günlerime, kötü günlerime, en çokta azgın günlerime şahit oldun. Defalarca duvarlarına bakıp ağladım, deli deli kendi kendime güldüm, sayamadığım kadar 31 çektim, kendimi parmakladım, her yerine rezil gibi önce attırıp sonra temizledim. Böyle deyince kulağa iğrenç geliyormuş. Sikik ergenlik yıllarım işte. Her neyse. Sonuç olarak teşekkür ederim. Benim için sessiz bir teselli kucağı olduğun için."
Bunları söyler söylemez odadan çıkıp kapıyı kapadım. Duygusallaşmıştım ama asıl salonda fena hissedecektim.
Salona gelene kadar sessizce iç çektim ve 18 yılımı paylaştığım aileme baktım. "Ben gidiyorum Görkmengiller. Bu sezon Survivor'u ben kaybettim. Evden ilk giden ben oluyorum " Benden kurtuluyorsunuz işte.
Gözleri ağlamaktan yaş içinde kalmış olan Fidan ablam koşup sıkıca bana sarılınca şok içinde yerimde kalakaldım. Onun bu tepkiyi vermesini beklememiştim.
Kollarımı onun ince beline dolayıp (-ki lanet olsun o bile benden birkaç santim uzundu) başımı omzuna yerleştirdim. "Ablam ne güzel işte. Ben gidince benim hakkım olan ekler pastaları da sen yersin. Niye üzülüyorsun?"
"Salak! Sen benim için ekler pastadan daha önemlisin. Sen kalacaksan yanımızda hayatım boyunca kendi hakkımı sana veririm."
"Abla!" Doğru mu duymuştum? "Sen beni seviyor musun?"
O sırada enseme tokadını yemiştim. "Bir daha ağzından bu cümlenin çıkışını duymayayım Afşar!"
"Peki benim Dünya güzeli ablam."
Geri çekilen ablam yanaklarıma öpücük kondurdu. "Sana seni hiç sevdiğimizi söylemememiz sevmediğimiz anlamına gelmiyor. Seni hep sevdik. Sadece şu son birkaç yılda her birimiz kendi hayatımıza ve sorunlarımıza o kadar yoğunlaştık ki seni sık sık boşladık ya da görmezden geldik. Ama aynı zamanda her zaman bize ihtiyaç duyduğun o anlarda yanında olduk."
Geriye doğru biraz düşününce o anlardan en değerlisi aklıma geldi. 10 yaşımda su çiçeği geçirip ağır hasta olduğumda daha önce bu hastalığı atlatmış olan Fidan ablam başımda gece boyu bekleyip ateşimi düşürmek için birçok şey yapmıştı. Yüksek ateşten sayıklarken elimi tutup saçlarımı okşamıştı ve bana dahiliye doktoru olmaya karar verdiğini, bir daha bu sorunlarım olduğunda daha profesyonel şekilde çözeceğini, hiç acı çekmeyeceğimi söylemişti. O zaman o benim şu an ki yaşımdaydı.
Sözünü tutmuştu ve ben her hasta olduğumda beni evde muayene edip gerekli ilaçları yazmış, hatta gerektiğinde serum takmış, ilgilenmişti.
Ben bu kadar değerli bir anıyı nasıl unutabilmiştim?
Gözlerimden yaşlar boşalırken kendimi suçlu hissettim. "Benim biricik ablam. Seni çok seviyorum."
"Bende seni seviyorum canımın içi."
O geri çekildiği anda en büyük abim Metin abimin kolları tarafından vücudum ele geçirildi. "Eh be Afşar! Nasıl seni sevmediğimizi düşündün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEDEF : SUGAR DADDY [GAY]
General Fiction18 yaşında yakışıklı bir genç adam olarak bende kendi yoluma bakıyordum. Yolum ne miydi? Özel bir internet sitesinden sugar daddy aramak elbette. Kusura bakmayın ama ekmek elden su gölden diyerek yaşayan bir karaktere sahiptim. Bende yalan yok. Doğr...