Selam.[[[✒️__]]]
Yaman'ın ağzından;
Mahallenin aşağısında bulunan küçük lokantamın kapısının önüne sandalyemi çekmiş sigara içerek rahatlamaya çalışıyordum. Sabah saatleri olduğu için pek gelen olmazdı. Öyle olsa bile sadece çorba içmeye gelen olurdu ki onlarla da içerideki elemanlar ilgilenirdi.
Kaç gündür gözümün önünden gitmeyen o mavilerden kurtulma çabasındaydım. Güneş'ten bu yana kalbim biri için hiç böyle atmamıştı.
İlk sevdiğim Güneş'im, hayatımın ışık kaynağı gibiydi ve ben onu ölümüne sevmiştim. Ona hep 'Ölürsen arkandan gelirim. Seni canımdan öteye koydum.' derdim. Ona olan sevgimi göstermem ya da dillendirmem hoşuna gitse de ölüm kelimesini duyunca hep bana kızardı.
'Ne olursa olsun sen hep yaşa ki o güzel kalbinin içinde bende hep ışıldıyım. Her zaman yeni güne Güneşle merhaba dermiş gibi, ben yanında olamasam bile gözünü umutla aç Yaman'ım.' derdi.
Bunları söylediği zamanlar onun öyle bir ölüm şeklini yaşayacağı aklımdan asla geçmemişti. Kollarımın arasında tuttuğum soğuk bedeni dün gibi hâlâ aklımdaydı.
Gözlerimdeki ısı artarken sulanmaya başladığını hissettim. Başımı yukarı kaldırıp içime çektiğim dumanı yavaşça verdim. Yüreğimdeki yangınlar hâlâ durmamıştı. Sadece ilk günkü kadar yakıp kavurmuyordu.
"Güneşim..." Adını fısıldadım, beni duyupta bir mucize gibi çıkıp gelsin diye.
"Afedersiniz..."
Duyduğum sese doğru başımı çevirdiğimde kesinlikle karşımda onu görmeyi beklemiyordum. Buradan geçiyor olabilir miydi? Hayır. Böyle yerlerde takılacak birine benzemiyordu. O zaman neden gelmişti?
"Şey..."
Bakışlarını yere indirip mahçup bir şekilde bana kaçamak bakışlar atınca hayretle dudaklarım aralandı. İlk gördüğüm zamanki genç adamın yerini sanki bambaşka birisi almıştı.
"Evet?" Vereceği cevabı büyük bir merakla bekliyordum.
Koltuk değneklerine yaslanmış hâlde ayakta zar zor durduğunu görünce hemen yerimden kalktım. "Önce otur şuraya. Sonra dersin ne diyeceksen."
Gözleri ışıldayarak bana minnettar bir bakış atarak tebessüm etti ve yavaşça değneklerin yardımıyla sandalyeye yaklaşıp oturdu. Alçıdaki bacağını ileri doğru uzatıp yüzünü buruşturdu. Onu böyle gördükçe içim cız ediyordu. Çünkü istemesem bile sebebi ben olmuştum.
İçeri hızlıca geçip iki sandalye daha kaptım bu sırada da benim elemanlara çay getirmelerini söyledim. Sandalyelerden birini onun alçılı bacağını dikkatlice kaldırıp altına koydum. O anda 'Teşekkür ederim' diyerek beni şaşırttı. Gerçekten ilk günkü hâlinden tamamen zıt şekilde hareket ediyordu.
Diğer sandalyeye otururken eleman onun çayını getirdi. Gülümseyerek yine teşekkür edip çayını aldığında benim yüzümü inceledi. Sonra ne yaptığını fark edince utanıp bakışlarını çayına indirdi.
Yanakları allanmıştı ve çok güzel görünüyordu. Beyaz tenine, beyaz saçına ve mavi gözlerine tezat bir renkti. Vücudundaki pembelik dışında tüm renkler bana gökyüzünü ve bulutları anımsattı. O güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEDEF : SUGAR DADDY [GAY]
General Fiction18 yaşında yakışıklı bir genç adam olarak bende kendi yoluma bakıyordum. Yolum ne miydi? Özel bir internet sitesinden sugar daddy aramak elbette. Kusura bakmayın ama ekmek elden su gölden diyerek yaşayan bir karaktere sahiptim. Bende yalan yok. Doğr...