Selam.
[[[✒️__]]]
Polat abinin elinde kalma tehlikesinden kurtulur kurtulmaz eve geri dönmüştüm. Odamda telefonuma indirdiğim bir RPG oyunu ile vakit geçirmek benim için daha hayırlı olanıydı. Ya da Afşar kanunları içinde mi yer alıyor demeliydim?
Pür dikkat rakiplerimi yenmekle meşgulken kapının zili çaldı. Yerimden kıpırdamadım. Nasıl olsa anam uzatmadan açardı.
Ama yok. Kapının önündeki her kimse hâlâ zile basıp duruyordu. "Ulan zili söküp arka çıkışına monteleyeceğim."
Anamın evde olmayası tutmuş sanırım. Kalk Afşar, iş sana düştü.
Oyunu kapatıp küfürler ede ede kapıya ulaştım. Geleneksel 'Kim o?' lafını etmeden kulpu tutup kapıyı açtım.
Kurye gelmiş. Adama da bir şey diyemem ki. Herif işini yapıyor.
"Buyur abi."
"Afşar Görkmen siz misiniz?"
"Evet?"
"Kimliğinizi alabilir miyim?"
Lan noluyor? Bana bir şey gelmez ki!
"Abi isim benzerliği olmasın."
Adam yüzüme bu alık mı gibisinden bir bakış atıp adresi numarasına kadar söyledi. Adres benzerliği de olamazdı değil mi?
Odama dönüp kimliğimi kaptığım gibi geri döndüm. Kurye kimliğe baktı ve ardından bana belgeye imza attırıp geri verdi. Sonrasında yanındaki duvar dibine bıraktığı büyük kutuyu yerden kaldırıp evin içine bıraktığı gibi gitti. Bense şaşkın ve meraklı bakışlarla kutuyu incelerken kapıyı kapadım.
Üzerinde İtalya bayrağını görünce yollayan kişiyi hemen anladım Açıkçası beni bir heyecan sarmıştı. Babacık böylesine büyük bir hediye yolladığı için yüzümde mutlu bir gülümseme oluştu. Ve kutuyu açma girişimlerinde bulundum.
Nico'nun kendini buraya postalama olasılığı yüzde kaç olabilirdi? Kutunun büyüklüğü bunu düşünmeme neden olmuştu nedense.
Kutuyu açtığımda boy boy farklı renkte kutular görmem bir oldu. "Noel falan mı geldi acaba?"
Güneşli havada düşündüğüm şeye bak. İlahi ben.
İlk kutuyu elime alıp açtım. İçinden pahalı olduğunu tahmin ettiğim ve yurt dışından gelme olasılığı yüksek olan çikolatalar çıktı.
Lan ağzını burnunu yediğimin herifi!
Bana sağlıklı beslenmekten bahsetsede tatlıya olan düşkünlüğümü çokta geri plana atmamış.
Ağzıma bir tanesini atıp çiğnerken gözlerimi kapatıp âdeta kedi gibi mırladım. Ucuza yediğim çikolatalara hiç benzemiyordu.
Sonrasında keyfini çıkarma kararı alıp diğer kutulara bakma girişiminde bulundum. Çok şık ve dokunduğumda parmaklarımda güzel bir his bırakan kıyafetler, seveceğim tarz birkaç ayakkabı, altın bileklik ve kolye, lüks bir şemsiye. son model bir telefon ve... Bu ne?
Elime aldığım dantel ve tülün karışımı olan ipli iç çamaşırına baktım. Nico bununla neyi ima etmiş olabilir?
"Andaval mısın Afşar? Açık değil mi? Bunu giy ve beni görüntülü ara demek istemiş. Bunu demek istemediyse bile ben ödül olarak bunu yapmakta pek bir hevesliyim."
Kendi kendime konuşmak aklımdaki kurnaz tilkileri harekete geçirdi.
Ailem bunları görmeden kutularından çıkarıp hepsini dolabına tıktım ve kutuları dışarıya çöpe atıp koşarak eve geri döndüm.
Odamın kapısını kilitlerken nefeslerimi düzene sokmaya çalışıyordum ama yapacağım şey aklıma geldikçe bu konuda biraz zorlanıyordum.
Üzerimdeki kıyafetleri bir bir çıkarıp atarken kalbimin atışlarını boğazımda hissediyordum.
İç çamaşırımı da çıkarıp attığımda kısa bir anlığına vücudum ürperdi. Dantelli iç çamaşırını bacaklarımdan geçirip yukarıya doğru çekerken elimde olmadan inledim. Kumaşın dokusu tenime değdikçe azma kat sayımı arttırıyordu.
Araya giren ip biraz rahatsızlık verse de hemen alıştım. Kıyafet dolabımın kapağının üzerindeki aynaya doğru döndüğümde gördüğüm görüntü benimkini kaldırmıştı.
"Lan ben böyle olduysam Nico'yu düşünemiyorum."
Sıra onu aramakta.
Telefondan onu aradığıma dair çalma sesini dinlerken heyecanımı yenmek için yutkunup duruyordum.
Ses kesilirken onun yüzü ekranda göründü.
Ağzını burnunu yalarım senin! Bu ne yakışıklılık hayvan herif. Kalpten mi götüreceksin?
Bunları içimden düşünürken aval aval ona bakıyordum. Hafifçe gülümseyerek adımı söylediğinde bir iç çektim. Bir insanın sesi bile erotik çıkar mı? Adamdaki herşey bana erotizmi çağrıştırıyordu.
"Babacık... Hediyeler için teşekkürler."
"Bir şey değil bebeğim."
Ulan adam benim için Türkçe öğrenmişti. Hâlâ bunu düşündükçe içim ısınıyordu. Bugüne kadar kimse benim için böyle şeylerle uğraşmamıştı.
"Bebeğim... Ağlama lütfen."
Elimin birini yanağıma götürdüğümde göz yaşlarımın aktığını fark ettim. Onun sayesinde içime gömdüğüm o hassas kişilik ilgiye, şefkate aç bir bebek gibi ortaya çıkıyordu.
"Babacık... Beni çok mutlu ediyorsun. Beni düşünmen, mutlu etmek için bir şeyler yapmam, ne kadar saçma ya da çocukça olsa da dertlerimi dinlemen kendimi değerli hissetmeme neden oluyor." Ve lanet olsun sana aşık oluyorum.
"Afşar tanışıklığımız çok kısa ama sen değerlisin benim için."
Gözyaşlarımı elimin tersiyle silerken gülümsedim. "Şimdi tam bir bebek gibi göründüm işte."
"Benim bebeğim..."
Allah'ım sana geliyorum!
Söyleme şekli, ses tonu resmen tenimi yaladı. Dantelli iç çamaşırı içinde sıkışan ufaklık isyan bayrağını çekmişti.
"Bebeğinin de babacığına bir hediyesi olacak şimdi." Hem de ne hediye.
[[[✒️...]]]
Bakalım temel iç güdüler Afşar'a neler yaptıracak?
aval aval :aptal bir biçimde,aptal aptal
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEDEF : SUGAR DADDY [GAY]
General Fiction18 yaşında yakışıklı bir genç adam olarak bende kendi yoluma bakıyordum. Yolum ne miydi? Özel bir internet sitesinden sugar daddy aramak elbette. Kusura bakmayın ama ekmek elden su gölden diyerek yaşayan bir karaktere sahiptim. Bende yalan yok. Doğr...