Multimedya'da Zeynep var :D
'Ölüm.' diyerek mırıldandı karanlık tarafım dakikalar önce yaşadıklarımı göz önünde bulundurarak. Ölüm bedenime bu kadar yaklaşmışken,yine bir şekilde atlatabilmişim zarar görmeyi.
Takip ediliyor olmama rağmen,kimsenin olmadığı bu ıssız ve çöp kokan sokakta gelecekti belkide Azrail yanıma. Tam bu ara sokaklarda,ruhumun terk ettiği bedenimi bulacaklardı eğer onu burada görmemiş olsaydım. Çünkü biliyordum. Beni takip eden o siyahi adam,avuçları arasında bulundurduğu silahı ile beni öldürecekti. Sessizliğin barındırmış olduğu kara adımları ile bana yaklaşarak. Gölgesinden bile hissettiğim o odak,beni adeta kıs kıvrak yakalamak için çabaladığını gösteriyordu.
Bu düşünce nefesimi keserken,gözlerimi onun iri bedeninden ayırmadan beni okula doğru sürüklüyor olmasına sessiz kaldım. Bu durumda,onun korumasına sebepsizce ihtiyaç duymuştum. Güçlü bir adamın yanında durmaya,başıma gelebilecek olan şeylerden dolayı güçlü kollara sığınmaya.
Başımı okula girdiğimizde yavaşça öne eğerek,bileğimi tutan Mert'ten kurtuldum. Okulun ortasında benimle mesafeli olmalıydı. İnsanların düşüncelerini önemsemiyor dahi olsam,gösteriş meraklısı bir kız görünümü vermek istemiyordum. Mert ile var olmayan o samimiyeti,sanki varmış gibi gösteriyor olmak gurur kırıcı olabiliyordu.
Bedenimi hiç beklemediğim anda duvara çarptı ve acıyla yüzümü buruşturmama neden oldu. Düşüncelerim,benim hangi ara okulun bodrum katına indiğimizi sorguluyordu.
"Hata yaptın." dedi sakince yüzüme doğru. Sakin olmaya çalışıyor olması,kaşlarımın havalanmasına neden olmuştu. Göğsüme saplanan oka dolanan parmaklar,onu çekmek için yavaşça kırpırdandılar. Bu bedenim gerilmesine,gözlerimin korkuyla karanlık bir uçuruma doğru yuvarlanmaya ihtiyaç duymasına neden oldu. Acı çekiyordum ama bunu kendime zarar vererek yok etmeye çalışıyordum. Neden eski günlerde ki gibi acılarımı başkalarından çıkararak rahatlamayı denemiyordum ki?
"Bedelinin ne olduğunu bildiğim bir soruyu sordum ben o adama. Şimdi o bedel ile yaşamak zorundayım."
Beynim bu gerçeği yavaş yavaş kabullenmeye çalışırken,sesimin içimde yaşadığım büyük bir enkaza rağmen bu kadar donuk çıkması,içten içe sevinmeme neden olmuştu. Babamı soruyor olmamın bedeli belkide öldürülmek olmamalıydı ama bununla başa çıkmak zorundaydım.
"O bedel,senin ölümündü vahşi. Bu yüzden yaşamak için çok süren olduğunu düşünmüyorum."
Karanlık meleğim bu gerçek ile beynime büyük bir tokmak geçirerek göz yaşlarını tutmaya çalıştı. Onun duygusu;acı yada korku değildi. İnsanlara olan öfkesi ve nefreti o kadar keskindi ki,bedeni ölüm lafsını duydukça deliye dönüyor,bana acı çektirerek intikam alıyordu.
Bakışlarımı karanlık bodrumda sönük bakışlarına çevirdim. Benimle bu kadar ilgileniyor olmasını,beni koruyor olmasını,yahut orada olduğunu varsayarsak beni takip ediyor olmasına anlam veremiyordum. Sanki amacı beni korumakmış gibi davranıyor,bana nasihatler veriyordu.
Başımı iki yana salladım. "Sen benim için bir yabancısın."diyerek mırıldandım yavaşça ondan uzaklaşarak. Baygın gözleri sözlerimden etkilenmezken,dudaklarının titremesine şahit olmuştum. Öyle derin bakıyordu ki bana,beynimde toplayacağım cümleler birbirine karışıyor,boğazım düğümleniyordu. İrislerimi hızla kaçırdım ve ona benden uzak durması için söyleyecek birşeyler aradım