62.Bölüm

643 26 8
                                    

Umarım beklediğiniz vakte değecek bir bölüm olmuştur. Bölüm için düşüncelerinizi yorumlarsanız sevinirim.

Sizi seviyorum.🖤♥️

Multimedya'da Yüsra Demirkan var.

***

"Gerçek bir haber olduğunu bilemiyoruz."

Ellerimi başımın iki yanına yaslarken,nefret ettiğim insanların zarar görmesine dahi dayanamadığım bir merhametin pençelerine kurban gidiyordum. Beynimin içinde gezen küçük solucanlar bedenimdeki ölüm sessizliğini kontrolü altına almış,bedenime battıkça toprak kokularını bir zehir gibi bedenime yayıyorlardı. Birkaç gün önce görmüş olduğum bir kızın,hayallerini,umutlarını,geleceğini ve 18 yaşını çalmış sayılmazdım. Kendimi sorumlu tuttuğum şey,gözlerini bu hayata kapatmadan önce karşısında benim suratımın belirmesiydi.

Masanın üzerine fırlatılan resimler,ahşap tahtanın üzerinde tiz bir çığlık bıraktı kulaklarıma. Gözlerim buğulu,düşüncelerimin bir anlamı,adı yoktu.

İrislerim yavaşça masanın üzerinde dağılan Alev'in fotoğraflarına takıldı. Mosmor dudakları aralanmış,yüzü adeta simsiyah kesilmişti. Saçlarımın arasında gezdirdiğim parmaklarım,sertçe başıma baskı uyguladı. Bu resimler hakkında ne hissettiğime anlam veremiyordum.

Nefret ettiğim insanların ölümünden her seferinde etkilenmek,beni güçsüz düşürüyordu. Onlar yaşıyorken zarar vermek umrumda olmuyorken,hayattan uçup gitmelerine hazm edemiyordum. Bu saçmalıktı. Yaşayan bir bedene yapmış olduğum işkenceler vicdanımı bir an olsun sızlatmıyor ama o bedenin artık yaşamıyor olmasını kafama takabiliyordum.

"Alev öldü." dedi Melih koca kara bulutların odada toplandığını görmezden gelerek. Çünkü ilgilendiği tek bir konu vardı. Benim tepkim. "Ve bizim küçük kızımız için ölüm yaklaşırken,ne yapmak istediğini merak ediyorum açıkcası."

Soğuk parmak uçlarım ile yüzümü ovalarlarken,beni küçümseyen bakışlarının altında ezilmek canımı sıkıyordu. Olaylar karşısında her seferinde dik durmamı,hiçbir zaman boynumun bükülmemesini istiyordu. Ne hissettiklerimin,ne düşündüğümün farkındaydı ama yaşama tutunmam için elimde olan tek silah,güçlü olmaktı.

Derin bir soluk verdim başımı yavaşça kaldırırken.

Gözler benim üzerime kilitlenmiş,sessizlik adeta dudaklarımdan çıkacak olan kelimelerle bomba gibi patlayacak gibiydi.

"Ne yapmak istiyorsun?"

Bana yöneltilen soru,mideme bıçak gibi saplandı. Ne yapmak istediğim,hangi yoldan gitmek istediğim önemli değildi. Barışın imkansız olduğu bu savaşta,sevdiklerim için kılıcımı çıkartmam;üzerimize doğru gelecek olan bütün kirli parmakları acımasızca teker teker kesmem gerekiyordu. Bunu neden yapıyor olduğumu sormak bile saçmalıktı.

Bazı şeylerin çaresinin olmadığını anladığım bu yaşam mücadelesinde,tamamen çaresiz kaldığım çok zaman olmuştu. Hızlanmaya çalıştıkça koşuyor,durmak istedikçe yavaşlıyor,görmek istemediğim şeylere karşı gözlerimi kapatsam dahi,beyaz olmaya çalıştıkça kararıyordum. Çaba sarf ettiğim hiç birşey,kusursuz olmak zorunda değildi. Kusurlar,güzelleştirirdi ve ben karanlık tarafımı bir kusur olarak görmeli,sevdiklerim  için hayatımı güzelleştirmeliydim.

Başımı yavaşça kaldırdım ve benden deli gibi cevap bekleyen insanlara boş gözlerle baktım. Bize doğru her saniye yaklaşan adım sesleri,kapımı çalacakmış gibi tedirgin ediyorlardı beni. Kahverengi gözlerimi Mert'in gözlerine sabitlerden, birşey düşünmeye vakit kazanamamıştım bile.

FarklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin