Uzun zamandır yayınlamadığımın farkındayım,boş zamanlarımı kitap yazmakla doldurusamda,boş zamanları yakalamak benim için çok oluyor.Bu yüzden kusuruma bakmayın :) Diğer bölümleri yazana kadar takipte kalın,kedi ve kalkanına ufak bir destekde bulunmak için vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım :*
Multimedia'da Bora var :D
Benim hikayem onun gözlerinden ibaretti.Ona deli gibi kızgın olsamda,dudaklarından dökülen kelimeler tüm yaramı iyileştiriyor,izleri kalsada gözüm ile görmeyecek hale getiriyordu.
Söyledikleri herşey kulaklarıma o kadar içten,o kadar kadifimsi geliyordu ki,kollarımı ona sarma isteği ile dolup taştım.Yeri ayağımdan kaydırıyor,ondan başka görüntü ve sese sağır oluyordum.
Kirpiklerim şaşkınca kırpıştı ve istem dışı irileşen gözlerim kısıldı.Onun her zaman bir beyaz tarafı olduğunu biliyordum.Diğer tarafının aksine her zaman bir kısmı daha masum kalıyordu.Ama orada beni sakladığını ilk defa öğreniyordum,fark ediyordum.
Sıcak avuçları elimi terletsede sımsıkı sıktı ve gözlerini benden ayırarak ölümcül bakışlarını ona gönderdi.Ona tepki veremezken kendime gelememiş hayran gözlerle ona bakıyordum.Beni çıkışa çekiştirmeye başladığında kendime gelerek aralık olan dudaklarımı kapattım ve birbirine bastırarak ona karşı çıkmadım.
Koridora çıktığımızda bir kaç göz afallayarak bana baktı ve iki adım geri gittiğini gördüm.Kaşlarım çatılırken neredeyse yerlerinden çıkacak olan gözlerini birbirine kenetlenmiş ellerimize çeviren kızlara ve erkeklere baktım.
Rahatsızca kıpırdanarak elimi ondan kurtarmaya çalışsamda daha sıkı kavradı ve bakışları ezip geçerek ilerlemeye devam etti.Kalbim deli gibi atarken tedirgince gözlerimi etrafta gezdirdim ve "Elimi bırak!Herkes bize bakıyor"diyerek tısladım.Gözlerim ona bakmazken beni umursamadan yürümeye devam etti.Bahçeye çıktığımızda kendi aralarında konuşan,bağırışan,çocukça hareketler sergileyen kızlar ve ellerinde saklama gereği duymadıkları sigaraları dudaklarında tüttüren erkekler kendi aralarında konuşuyorlardı.dikkat çekmemek birazcıkda olsa rahatlamamı sağlasada,içimdeki tedirginlik attığım her adımda büyüyordu.
Bahçenin ortasına geldiğimizde elimi ondan kurtarmış ve çekingen bir şekilde birbirine bağlamıştım.Sinirle Mert'e gözlerimi çevirdim ve "Az önce yaşananlardan sonra bunu yapmanın açıklamasını dinlemeyeceğim Kalkan,ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum."diyerek tısladım.Mert bedenini bana döndürdüğünde usulca başını salladı.
Gözlerim kısaca etrafı tararken yaşananlar hakkında mırıltılar ve bize dikkatle bakan gözlerle,irislerimi anında Mert'e çevirdim.Onların düşüncesini umursamıyordum belki ama bilmelerine gerek yoktu.Aramızda bazı şeylerin geçtiğini tahmin ettiklerini en başından beri biliyordum.Ama el ele yürümek de neyin nesiydi?
"İnsanların düşüncelerini ne ara bu kadar umursar oldun Demirkan?"
Mert'in alayla sorduğu soruyla kaşlarım çatıldı ve başımı yana eğdim.Etrafımdaki sesler ona baktıkça silikleşti ve gözlerine odaklanmamı sağladı.Gözleri...herşeyden soyutluyordu.
"Havva'dan yemediğim laf kaldığından beri"
Mert sinirle dişlerini birbirine bastırdı ve bir adım bana yaklaştı.Gözlerindeki alay yerini öfke ve karamsarlığa bırakırken kipriklerim kırpıştırdım.Yakınlığı kalbimin yerinde hızlanmasını sağlarken boyunun uzunluğundan dolayı hafifçe başımı kaldırdım.