Çok beklettiğimi biliyorum bunun için özür dilerim.Sonunda sizi kavuşturdum oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın :)
Düşüncelerim bulanık,görüş açım uzun zamandan beri karanlıktı.Birşeyler hissediyordum.Kötü şeyler.Ama ne olduğunun adını konduramıyor,bedenimde hissettiğim o yoğun hissin adını veremiyordum.Acı çekiyordum ama bunun dışında birşeylerde vardı.Belkide kandırıldığımı,babam tarafından aldatıldığımı hissediyordum.
Güvenim kırılmıştı.Babama olan güvenim kırılmıştı.Yüzümü buruşturmak istedim ama bunu yapamamış,neler olduğunu algılamak adına gözlerimi aralamıştım.Kipriklerimin bunu yapmaması için direndiğini hissedebiliyordum.En son Malik'in kucağında savunmasızca yıkılıvermiştim ve daha neler olduğunu kavrayamadan bilincim kapanmış beni onunla baş başa bırakmıştı.
Ne ile karşılaşacağımı bilmiyor olmama rağmen irislerim tavanda gözüme ateş eden lambaya çevrilmiş ve kipriklerim yavaşça kısılmıştı.Bedenimdeki yorgunlukla,ruhumun yorgunluğu arasındaki rekabeti eşitlediğim söylenemezdi ama bunu fazla göz önünde bulundurmak istemiyordum.
Yavaşça doğrulurken,omurgama yayılan ince bir sızı damarlarıma ulaşmış ve büyük bir rahatsızlık vererek acıyla inlememe neden olmuştu.Sağ sağlım doğrulurken,hastane odasında olduğumu görmek beni çok rahatlatmış sayılmazdı.Oda boş ve koridorlar oldukça sessizdi.
Yanımda bulunan sahipsiz su şişesini yavaşça soğuk parmaklarımın arasına alırken,kuruyan dudaklarım nemlenme ihtiyacı duydu.Sertçe kolumdaki serumları çıkardım ve hiçbir şeyi umursamadan su şişesini kafama diktim.'Tek başına,bir ölüsün'diyerek mırıldandı birileri kulağıma.Melih'in söyledikleri içimde uğulduyor,korkuyla titrememi sağlayarak panikliyordum.Korkum şuan sanki etrafımda onlarca insanın benim peşimde olduğunu ve tehlikeli gözleri üzerimde hissediyor olmamdı.
Şuan tektim.
Ve deli gibi korkmamı sağlayacak cümleler beynimde çığlık çığlığa kaçıyor,beni panikletiyordu.Gözlerimi kırpıştırırken,nefesim daralmış ve irislerim heryerde dolanmaya başlamıştı."Tek başına,bir ölüsün"dedim kendi kendime.Sertçe yutkunurken,üzerimdeki kıyafetlerin aynı olmasına sevinmiştim.Değiştirilmemişti.
Koyu gri eşofman takımı.
Gözlerimi devirirken,öncekinin aksine başım dönmüyor yada midem bulanmıyordu.Kendimi sağlıklı hissediyordum ama bunun aksine biraz halsizlik bedenimde hala yerini koruyordu.Baygın gözlerim ve ruhsuz bedenimi yavaşça yataktan kaldırdım.Bu sırada hemşire içeri girmişti.
"Hanım efendi,şuanda kalkamazsınız.Dinlenmeniz gerekiyor ben si-"
Parmakları ile kolumu tutmaya çalışırken onu sertçe iterek "Çekil şurdan"dedim.Buradan bir an önce çıkmalıydım.Malik'in beni getirmiş olduğu hastahaneye bile güvenemezdim.
Beyaz önlüklü hemşire şaşkınca duvara çarparken,gözleri irileşmiş ve nefesi sıkışmıştı.Onu umursamadım ve başımı boş koridorda dolandırarak irislerimle etrafı gözlemledim.Bir kaç adım atmıştım ki duvara çarptığım hemşire yanıma gelerek "Hanım efendi henüz taburcu olmadınız.Lütfen beni dinlermisiniz"diyerek önüme geçmeye çalışıyordu.
Kaşlarımı çatarken,konuşmak istemiyordum.Dudağımdaki yara kendini koruyor konuştukça küçük sızılar bırakarak kendini hatırlatıyordu."Beni buraya kim getirdi?"dedim sessizce.Yeni uyandığım için sesim kısık ve güçsüz çıkmıştı.