Multimedia'da Betül var :)
Betül'ün ağzından;
Babamdan gelen mesaja bir kez daha baktım ve gülümsedim.Beni evine çağırmıştı. İlk defa bizi evden kovmak yerine,evine gelmem için bana mesaj atmıştı. Telefonumu cebime yerleştirerek zile bastım ve kapının açılmasını bekledim. Saat akşam 10'u gösterdiği için hizmetliler dağılmış olmalıydı. Kapı açılınca babam aynı otoriter ve düz ifadeyle bana baktı. Yana çekilerek içeri girmemi isteyen bir bakış attığında yavaş adımlarla içeri girdim ve kapının arkamdan kapanmasına izin verdim.
İçeri girdiğimde ilk sezdiğim duygu tedirginlikti ve bunun sebebini hızla sorgulamaya çalışmıştım. O büyük bir iş adamıydı ve kızı ile uzun zamandır aynı masaya oturmamış olmasına rağmen bana ayırmış olduğu vakti değerlendirme sorumluluğuna sahiptim.
Tok ayakkabı sesleri oturma odasına yaklaşırken gözlerim parlıyordu.Uzun zamandır konuşmuyor,konuşsak bile işlerinden dolayı kısa sürüyor ve hemen ayrılıyorduk. Baba kız samimiyeti hiç bir zaman bizde olmamıştı. Abim ile bana bir ev tutarak ikimizin kalabiliceği şekilde döşetmiş,hatta idare edebilmemiz için hesabımıza para yatırıyordu. Abim babamla kavgalı olduğu için hesabındaki parayı reddetsede ben uyanıklık yaparak kullanıyor ve hepsini kendime harcıyordum. Ah!Kesinlikle hayırsız kardeşdim.
"Betül?"
Arkamdan gelen babamın düz sesine gülümseyerek döndüm ve "Efendim"diyerek mırıldandım.Bize soğuk davranmasına rağmen onu seviyordum.Ve bu zoruma gitmiyordu.İçimde bir yerlerde onunda bizi sevdiğine dair inanç vardı.Hadi ama!Her baba kızını severdi."Gel şöyle oturalım"diyerek düz sesi ile konuşmaya devam ederken dudaklarım istemsizce kıvrılmaya devam ediyordu.Loş ışığın aydınlattığı koltuğa yavaşça çömeldim ve gözlerimi ona çevirdim.
Etraf sessiz ve kasvetin kavurduğu hava beni içine çekiyor olmasına rağmen ona kurban edilmeye çoktan razı gelmiştim bile. İçime yerleşen merak duygusu ani bir hızla,koca bir lanet gibi bedenime yayıldı.
"Senin için bir karar aldım."
Rimelli kipriklerimi kırpıştırırken,dudaklarımdaki hayallerim yavaş yavaş ayak uçlarıma dökülmüştü. Gözlerim yaralarımın izini taşıyor,düşüncelerim kanlı dehşete dönmeye başlamıştı ama bunu önemsememeye çalışıyordum. Söylediği şey kirli ellerini benim hayatıma sokacağının habercisiydi ama yine umudumu yitirmekten vazgeçmedim.
"Nedir o?"diyerek mırıldandım sevinçten uzak. Oda benim gibi sessiz ve ruhsuz bakıyordu. Dudaklarının arkasında barındırdığı kelimeleri deli gibi merak ediyor olsamda zehirli olmasından korkuyordum. Buradan hemen uzaklaşmak,sırtımı ona dönerek koşmak istiyordum. Söyleyecekleri kulağıma o kadar korkunç,o kadar ulaşılmaz gelmişti ki,yerimde erimek,yok olmak istedim kısa bir süre.
Başını usulca sallayarak gözleri ile mimiklerimi kontrol etti."Seni amcanın şehrinde okutmaya karar verdim. Orada eğitimine devam edecek,bir sene sonra geri döneceksin."
Göğüs kafesim duyduğum kelimeleri haznesine sığdırmaya çalışırken,büyük bir tokmakla sırtıma vurulmuş gibi irkildim. Başım ani refleksle öne eğilmişti. Ama bunun sebebi mahcubiyet yada utangaçlıktan kaynaklanmıyordu. Başımı öne eğiyordum çünkü onun bana bakan gözlerini görmek istemiyordum.