Tüm gün kayak merkezinde oyalandıktan sonra Hasan erkenden oradan ayrılıp otele döndü. Önce üstünü değişip sıcacık bir duş alıp iliklerine kadar geri ısındıktan sonra restorana gidip bir şeyler yemek için odasından çıktı.
Koridorda etrafına bakınıp kimseciklerin olmadığını görünce Barış'ın odasının kapısına dayandı. Bunu yapmaması gerekiyordu ama onu tüm gün dışarıda görememiş ve merak etmişti. Bir kaç dakika düşündükten sonra sonunda cesaret edip kapıyı tıklattı. İçerden ne bir ses ne de bir cevap gelmeyince kapı kolunu çevirip açmaya çalıştı. Kilitliydi.
"Beni mi arıyorsun?" Hemen arkasından duyduğu Barış'ın sesine döndü.
Hasan onun uykusuz kalmış gözlerine baktı. Altındaki torbaları günden güne çoğalıyordu. Onun bu kadar bitik bir halde olduğunu en son ilk geldikleri dönemlerde görmüştü. "Neredeydin tüm gün?"
"Orada burada şurada. Sen neden buradasın?"
Hasan "Seni merak ettim, kayak yapmaya veya eğlenmeye çıkmadın" dediği gibi Barış "Merak etme, ben iyiyim sadece soğuğu ve kalabalığı sevmem" diyerek odasına gidecekti ki Hasan kapının kilit kısmına yaslanıp önünü kesti.
Barış buz gibi bakışlarıyla Hasan'ın kahve gözlerine bakarken Hasanda aynı şekilde onun koyu elalarına baktı. "Biraz konuşalım mı?"
Barış başını olumsuz anlamda salladı. "İstemiyorum." Şuan onunla konuşmaya cesareti yoktu.
"Neden?" diye sordu Hasan sadece. Ona bu kadar yakınken ve sonunda kendi duygularını çözmüşken onun gelip her şeyi böyle hiç etmesini bir türlü kabullenemiyordu.
"Canım istemiyor Hasan, zorla mı?"
Hasan sinirle soludu. "Sence ben aptala filan mı benziyorum Barış? Senin bu tavırlarının neden olduğunu bilmediğimi filan sanıyorsan yanılıyorsun."
Barış umursamazca "Hayır, sana aptal diyemem hatta aksine oldukça zekisin ve zaten bu kadar zeki olduğun için benden neden uzak durman gerektiğini de bilmelisin" derken Hasan'a ondan sıkılmış gibi bakmaya başladı. Bu bakışı uzun yıllarca askeri lisede çalışma fırsatı olmuştu ki en becerebildiği yüz ifadesi de buydu zaten.
Hasan ona yaklaştı. "Ya durmak istemiyorsam?"
"Hasan" dedi Barış sinirle bir adım geri giderek. Sanki onun kendisine yaklaşmasına bile tahammülü yokmuş gibi davranıyordu. "Kendi işine bak ve beni rahat bırak. Düş yakamdan. Bir kere öpüştük falan filan bu kadar hoşlanmadım ve bitti gitti tamamı? Bir daha tekrarlanmayacak o yüzden naş naş."
Hasan'ın sinirleri iyice tepesine çıktı. Koridorda olduklarını umursamadan onu yakasından tuttu ve sertçe duvara yapıştırdı. "Naş naş öylemi?" diye sordu gözlerini onun gözlerine dikip.
Barış önce yutkunsa da inadından vazgeçmeyerek "Aynen öyle naş naş" dediği an Hasan onu birden öptü.
Koridorda olduklarını ve büyük ihtimal kameralar tarafından görüldüklerini umursamadan dudaklarını onun soğuktan kızaran dudaklarına bastırdı. Barış bir müddet donup kaldı ve ona karşılık vermeyince Hasan da geri çekildi.
Hasan öpücüğüne karşılık almayacağını hesaba katmadığı için hem şaşırdı hem de zoruna gitti. "Sen ciddi misin?" dediği sırada Barışın solukları birbirine karıştı. "Sakın ama sakın bir daha beni böyle öpmeye kalkışma."
Kendisini Hasan'ın kollarından kurtarmak için hamle yapacaktı ki Hasan ona kaçması için fırsat vermedi. "Seni seviyorum" dedi Barış'ın gözlerinin içine bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Tüyü BxB (TAMAMLANDI)
Teen Fiction🔞 Argo ve cinsellik içerir. BxB, GxG "Bana şuan dur demezsen birazdan kendimi tutamayabilirim." Deniz ne kadar hızlı gittiklerini haykırmak istese de "Tutma" dedi. Onun dudaklarının içine "Seni istiyorum" derken Emir'in dudaklarından dökülen "Sikt...