Nazlı, Melis ile karşılaşmamak için ilk ders saatine, bile isteye gecikmeli girdi. Melis'in bakışlarını ders boyunca üstünde hissetse de bir defa bile dönüp ona bakmadı. Eğer dönüp bakarsa iradesinin kırılacağını bildiğinden çoğu zaman sadece pencereden dışarıyı izledi. Zor bir süreçti bu ama her şeyi atlattığı gibi bunu da atlata bilirdi. Her şeyin üstesinden nasıl geliyorsa, bununda üstesinden gelecekti. Zorundaydı...
İlk tenefüs zili çaldığında kitap ve defterlerini toparlayıp çantasına koyarken Melis yanına gelip başında dikil. Nazlı derin bir iç çekip sonunda ona bakmak için başını kaldırdı.
Melis "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sordu sinirle. "Sana kaç gündür deli gibi ulaşmaya çalışıyorum ve sen beni görmemezlikten geliyorsun öyle mi?"
Nazlı da aynı sinirle "Ne yapmamı bekliyorsun Melis?" dediğinde çevresindekilerin onlara baktığını görüp ses tonunu alçalttı. "Beni reddettiğin için zil takıp oynamam mı gerek?"
"Konuşa bilirdik."
Kaşları çatılıp yüzü asılan Nazlı bağırmamak için kendisini zor tuttu. "Neyi konuşacağız peki? Bak ben bir aptallık yaptım, bırakda şimdi ceremesini çekeyim."
"Yaptığın bir sürü aptallık olduğundan bana detay vermen gerekmiyor mu sence de?"
Nazlı birden oturduğu yerden kalktı. "Beni rahat bırak, bırak ki kafamı toplaya bileyim." Arkasına bile bakmadan sınıftan çıkarken, Melis'i arkasından öylece baka kaldı.
Bir arka sırasında oturan Hasan kalkıp yanına geldi. "Bence sigara içmeye gitmiştir, git konuş" dediğinde Melis'in bakışlarındaki tereddütü gördü. "Eğer şuan gidip konuşmazsan her şey iyice boka sarar."
"Biliyorum" diye mırıldandı Melis çaresizce.
Hasan onu teşvik edercesine kolundan kapıya doğru hafiften itekledi. "O zaman ne duruyorsun zilin çalmasına 7-8 dakika kaldı, koş."
Melis sınıftan Nazlı'nın peşinden gittiği gibi Hasan, Barış'ın sırasından kendisine baktığını gördü. Hasan ile göz göze gelince bakışlarını kaçırdı.
Hasan pes edercesine Barış'ın yanına gidip yanındaki boş sıraya oturdu.
Barış 'ne arıyorsun' burada dercesine bakarken Hasan "Küs müyüz?" diye sordu.
Barış yorgun bakışlarını devirip "Hayır" diye cevapladı.
"O zaman neden benimle konuşmuyorsun?"
"Konuşuyorum."
Hasan dirseğini masaya yaslayıp tamamen ona döndü. Barış'ın, Hasanı şuan görmemesine imkanı olmadığından o da kollarını birbirine dolayıp sırtını duvara yaslayarak Hasan'a gözlerini dikti.
İkisi de karşılıklı birbirlerine sessizce bakarken ilk sessizliği bozan Hasan oldu. "Tokanı aldığım için bana kızdın mı?" derken koluna bileklik niyetine taktığı tokasını ona sallayarak gösterdi. Tüm hafta sonu onun tokasını bileğinde gezdirmişti. Hatta babası yemek masasında "Kız arkadaşının tokası mı?" diye sordu. "Sadece bir arkadaş..." Aslında arkadaş bile değillerdi üstelik onunla bir arkadaşlığa nasıl başlayacağını da bilmiyordu.
Barış önce onun kendisine karşı olan hareketine ardından da koluna taktiği tokasına baktı. "Kızmadım" dese de gözü tokada takılıp kaldı.
Hasan hayal kırıklığı ve sinirle iç çekti. "Hep böyle mi davranacaksın bana?"
Barış önce çevresine bakınıp kendilerini dinleyen birilerinin olup olmadığını kontrol ettikten sonra Hasan'a doğru eğilip "Sen her boku bilip bizi salak yerine koyup daha fazlasını öğrenmek için yanaşırsan benden alacağın cevaplar tam olarak bunlar olur" dediğinde Hasan kaşlarını çatarak kendisine soluk gözleri ile kızgınlıkla bakan oğlana bakakaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Tüyü BxB (TAMAMLANDI)
Genç Kurgu🔞 Argo ve cinsellik içerir. BxB, GxG "Bana şuan dur demezsen birazdan kendimi tutamayabilirim." Deniz ne kadar hızlı gittiklerini haykırmak istese de "Tutma" dedi. Onun dudaklarının içine "Seni istiyorum" derken Emir'in dudaklarından dökülen "Sikt...