Hasan kapıdan içeri girdiğinde yemek masasında hala üzerinde polis üniformasıyla oturan babasıyla karşılaştı. Babası elinde çay ile bacak bacak üstüne atmış asık bir suratla kendisine bakıyordu.
"Baba" diyerek çantasını koridora bırakıp hızla babasının yanına gitti. "Bugün işten erken çıkmışsın bir şey mi oldu?" diye sordu merakla.
Babası çok içten bir of çekip Hasan'a sadece karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Hasan az çok ne olup bittiğini tahmin ettiğinden usulca karşısına geçip oturdu.
Annesine babası ile eşcinsel içerikli bir-iki film izlettirdiğinden babasının filmlere yorumsuz kaldığını biliyordu. Annesine herhangi bir soru sormadığını da biliyordu.
Hasan tek kelime etmeden öylece babasına bakarken, babası yarısı içilmemiş bardağını kenara itti. "Seninle konuşmak istediğim şey hakkında herhangi bir tahminin var mı?" dedi buz gibi sesle.
Hasan onu başıyla onayladı sadece.
"Benimle konuş götünü başını oynatma" dedi daha sert bir şekilde.
Hasan derin bir iç çekip bu konuşmanın hiç te iyi sonuçlanmayacağını anladı. "Evet baba konuşmak istediğin konuyu öngörebiliyorum hal ve tavırlarından."
"Lan sen bu yaşta bizi öngörüyorsun da biz seni nasıl öngöremedik" derken sesindeki kin ve nefret oldukça açıktı. "İlk başta anlamamıştım fakat annen ikinci filmi de izletip bizim oğlumuz böyle olsaydı nasıl bir tepki verirdin dediğinde anladım. Yine de baba yüreği işte konduramadım" derken konuşmasına ara verip oturduğu yerden kalktı. Salonun içinde yavaş ama emin ve kararlı adımlarla bir sağa bir sola yürüdü.
"Geçen gün odanda birisiyle sevgilim değil misin karışırım tabi ki dediğinde yanlış anladığımı düşündüm ama ardından mutfağa geçtiğinde yine telefonda Barış ismini kullandın. İşte o an dünyam başıma yıkıldı. Ben ortalıkta oğlum var diye gezinirken oğlumun ibne olmasına mı yanayım yoksa bir ibnenin babası olmama mı bilmiyorum."
Babasının sesi o kadar sakin ve bir o kadar da haşindi ki Hasan onun ilk defa kendisine karşı bu şekilde konuştuğuna şahit oldu.
Hasan usulca boğazını temizledi. "Baba, ben senin nasıl biricik evladınsam sende benim biricik babamsın."
"KES SESİNİ" diye bağırdı babası birden. Salonun ortasında durmuş öylece artık kendisine yabancı gibi gelen oğluna bakıyordu. "LAN BİZ SENİ İBNE OLASIN DİYEMİ BÜYÜTTÜK. Sen her kavgaya girdiğinde ben karakolda fink atıyom lan benim oğlum, aslan oğlum, kavgacı oğlum diye. Ben nasıl millete benim oğlum ibne diyim. Nasıl millete götünü siktiriyor diyim."
Hasan sandalyesini yavaşça geri itti ama kalkması. "Milletin söyledikleri senin bana olan duygularından daha mı değerli?"
"SİKERİM DUYGULARI" diye bağırdı yeniden. Büyük ihtimal bütün bina artık Hasan'ın ibne olduğunu öğrenmişti. Kendisi bunu umursamazdı ama ailesinin yıllardır yaşadığı bu binada kimselerin yanından boyunları eğik gezmelerini de istemezdi.
Babası bir iki defa derin nefesler alıp verdi. "Bak oğlum" dedi kendisini zorla sakinleştirmeye çalışarak. "Daha yaşın ne, başın ne. Dön bu yoldan. Ben unuturum kapatırım üstünü bir daha da anmam. Bu sapkın düşüncelerinden vazgeçmen için hangi tedaviyi alman gerekiyorsa gidip alalım. Yanında olurum destek çıkarım."
Hasan babasının kendisine bu şekilde çaresizce yalvarmasına çok üzülse de "Yapamam baba" demekten kendisini geri alamadı. "Bu senin düşündüğün gibi hastalıklı bir şey değil."
"NEY O ZAMAN, NEY HASAN."
Hasan oturduğu sandalyeden kalktı. "Baba ben aşık oldum."
Babası, Hasan'ın üstüne yürüyüp boğazından tutup balkon duvarına yasladı. "NE AŞKI LAN SEN KENDİNİ ÖLDÜRTECEK MİSİN BANA" diye bağırırken nefretle oğlunun gözüne baktı. Bebekken onu sırtında gezdirişi canlandı gözünde. İlk oyuncak olarak babasının silahının bir benzerinin boncuklusunu almışlardı ona. Sonra boncuğu kulağına ve burnuna sokup gecenin bir yarısı hastanelik olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Tüyü BxB (TAMAMLANDI)
Teen Fiction🔞 Argo ve cinsellik içerir. BxB, GxG "Bana şuan dur demezsen birazdan kendimi tutamayabilirim." Deniz ne kadar hızlı gittiklerini haykırmak istese de "Tutma" dedi. Onun dudaklarının içine "Seni istiyorum" derken Emir'in dudaklarından dökülen "Sikt...