CANLARIM BOL BOL YORUM YAPMAYI VE OYLAMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN :) SİZ BEĞENDİĞİNİZİ BELLİ ETTİĞİNİZDE BENDE DAHA KEYİFLİ YAZIYORUM.
BÖLÜM BAŞINDA LİNÇLENEBİLİRİM :D AMA SAKİN OLUN SONUNDA GÜZEL BİR SURPRİZİM VAR :D :D
Sena
Aras'ı savunmak için oturduğum koltukta avukat değil de sanki mahkum gibi hissediyordum. Odadan ardıma bile bakmadan kaçmamı engelleyen hayali prangalar beni koltuğa zamk gibi yapıştırıyordu. Meslek hayatımda bu ilkti. İlk kez müvekkilimi savunmak istemiyordum. Hatta mümkün olsa bana söylediklerinden dolayı ona müebbet bile verebilirdim. Resmen benim namusuma laf edip orospulukla itham etmişti. Sanki kendisi çok düzgün biriymiş gibi utanmadan birde beni yargılıyordu. 1 haftalık Antalya tatilinde odasında kız eksik olmayan bendim sanki.
Zoraki olarak oturduğum koltukta bir kez bile yönümü dönüp Aras'a bakmamıştım. Kızgın olduğum için mi bakmıyordum yoksa sesinde olan kinin, nefretin ve öfkenin aynısını gözlerinde görmek istemediğim için mi bilmiyordum. Tek bildiğim onunla göz göze gelmek istemediğimdi. Hem sonuçta tipini değil suçunu savunacaktım, nezaketen de olsa bakmama hakkına sahiptim.
Çantamdan çıkardığım evrakları önümdeki sehpanın üzerine bıraktım. Ve ifadeyi kayda geçirecek olan kalemin gelmesini beklemeye başladık. Kalem gelirken yolda küçük bir aksilik yaşamıştı. Fırat'ın asistanına geç kalacağını haber vermiş. Asistanı bilgiyi Fırat'ta ilettiğinde yüzüne yayınlan kocaman gülümseme ifadesiyle Aras'a bakıp "Sorun değil. Gelmek için acele etmesin. Vaktimiz bol nasıl olsa" demişti. Aras'ı bu odada 5 dakika dahi fazla tutma düşüncesi keyfini ne denli de yerine getirmişti.
Asistan çıktıktan sonra odada büyük bir sessizlik oluştu. Birbirine karışan nefes seslerimiz dışında en ufak bir çıtırtı dahi yoktu. Zaten gergin olan ortam sessizliğin etkisiyle iyice huzursuzlaşıyordu. Üzerimde var olan sinir, huzursuzluk ile birleşince soğuk soğuk terlemeye başladım. Odanın duvarları üzerime üzerime geliyordu. Gerilim o kadar boğucuydu ki zar zor nefes alıyordum. Daha fazla dayanamayarak "Sayın Savcım, kaleminiz ne zaman gelecekmiş öğrenebilmeniz mümkün mü? diye sordum.
Fırat meydan okuyan gözlerini Aras'tan yavaşça çekerek kolundaki saate bakıp bana döndü. "Düşündüğümden geç kaldı. Arayıp sorayım." derken Aras'a bakarken oluşan karanlığın yerini içimi ısıtan güzel bakışlara bıraktığını fark ettim. Hafif tebessümle tamam anlamında başımı salladım.
Fırat telefon ahizesini kulağına götürdü. Bir kaç saniyelik bekleme sonrasında " Buket Hanım, Harun Bey ne zaman gelecekmiş? Eğer gelemeyecekse başkasını gönderin." dedikten sonra karşı taraftan gelecek olan cevabı dinlemek için sustu. Ahizenin karşısındaki kişinin ne dediğini duymuyordum ama Fırat "tamam bekliyorum" deyince kalemin birazdan burada olacağını anladım.
Gözlerinden yayılan derin sevgiyle bana bakarak "Bir kaç dakika içinde odada olur." dedi. Gözlerini Aras'tan çekmiş beni izlemeye başlamıştı. Tekrar bir sorun çıkmaması adına bana baktığını fark ettiğimi anlamamış gibi yaparak masanın üzerindeki dosyaları inceliyordum. Fırat ile aramızdaki kaçma kovalama diğer insanlara göre kısa bana göre ise yüz yıl gibi bir süredir devam ediyordu. Neyse ki tıklatıla kapı sesi bu durumdan kurtulmama vesile olmuştu. Fırat kimin geldiğini anlamak için gözlerini benden çekerek kapıya çevirdi. "Gel" diye seslendi. Elinde siyah bir çantayla 40'lı yaşlarda bir adam içeri girdi. Yüzü kıpkırmızı ve nefes nefese kalmış bir haldeydi. Daha fazla geç kalmamak için koşturarak gelmiş olmalıydı. "Sayın savcım gecikme için kusura bakmayın. Magandanın biri bile isteye arabasını arabamın üzerine kırdı. Fiziksel olarak bende bir zarar oluşmadı lakin arabanın ön tarafı dağıldı. Araba o halde olunca mecburen tutanak tutturmak için polisleri bekledim. İstemeyerek te olsa geç kalmış bulundum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
ChickLitAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...