YİĞİTSOY GALERİ

7K 1K 2.3K
                                    

ÖNCELİKLE HERKESE MERHABA. SEVGİLİ ARKADAŞLARIM ÇOK FAZLA HAYALET OKUYUCUM VAR. SADECE OY VERİLMİŞ OLMASI BENİ BİR TIK ÜZMÜYOR DESEM YALAN OLUR. LÜTFEN YORUMLARINIZI DA BENDEN ESİRGEMEYİN. SEVGİLER <3<3<3<3<3

SENA

 Delirmek üzereydim. 4 gündür Yavuz'u 1000 kez aramış 4000 tane de mesaj atmıştım. Ve bunlardan yalnızca dün gece attığım mesaja dönüş yapma zahmetinde bulunmuştu.

 Elime telefonu alıp yüz bininci kez aynı mesajı okumaya başladım. "Sena Hanım birkaç günlüğüne yurtdışında olacağım. Şebeke sorunu yüzünden iletişim kuramayabiliriz. Ben gelinceye kadar Aras'ın yanına ya da galeriye gitmeyin. Aras ile aranızda tekrar bir sorun oluşmasını hiçbirimiz istemeyiz." Oturduğum koltukta telefonu yan tarafıma  hızla çarpıp "Hah! Yurt dışına çıkacakmışmış da, şebeke sorunu olurmuşmuş da. Kimi kandırıyor bu adam ya. Allah aşkına şebeke sorunu diye bahane mi olur. Hangi çağda yaşıyoruz? Kesin bir şey oldu." diye bağırdım.

 Bilgisayarın başında bir şeylerle uğraşan Yeliz ekrandan başını kaldırmadan "Sena daha kaç kez mesajı okumayı ve kaç kez aynı konuya sinirlenmeyi düşünüyorsun? Demek ki adam konuşmak istemiyor. Ayrıca sana mesaj atabildiğine göre de durumu gayet iyi." dedi.

 Yerimden öfkeyle kalkıp " Ne belli mesajı Yavuz'un attığı. Belki Aras onu bir yere kapattı ve onun telefonundan mesajları Yavuzmuş gibi atıyor." deyince Yeliz'in kaşları yok artık der gibi yukarı kalktı.

 Omuz silkip "Hiç bakma bana öyle Yeliz. Aras'ı anlattım sana. Adamın gözlerinde zerre merhamet kırıntısı yok. Onun için zarar verdiği kişinin kimliği hiç önemli değil. Ona yapılan suçun büyüklüğü önemli. Ya benim yüzümden Yavuz'a bir şey yaptıysa. Ya ona" derken düşündüğüm şeyle ellerimi yüzüme kapatıp "Böyle bir şey yapmış olamaz değil mi? En iyi adamını öldürmüş olamaz." dedim.

 Oturduğu sandalyede arkasına yaslanmış beni dinleyen Yeliz gözlerini bana dikip "Saçmalama istersen Sena. Böyle aptalca şeyleri bulmak için ne kadar da çaba harcıyorsun." diyerek yükseldi.

 Somurtarak kollarımı bağlayıp koltuğa kendimi attım. Arkama yaslandım. Düşünebilmek için gözlerimi kapadım. Beynim de iç savaş çıkmış gibiydi. Yeliz haklı olabilir miydi. Gerçekten saçmalıyor muydum? İçimdeki ses mahalle karısı edasıyla "Hiç sanmıyorum. Kim ne derse desin biz haklıyız. Aras'ın eve geldiği gün elleri kan içindeydi. Kalbinde ki karanlığı gördüm. İçimde hissettim. Bu adam kendine karşı yapılan yanlışları öylece görmezden gelecek bir adam değil. Yavuz ölmediyse bile ölmekten beter bir halde. Buna adım kadar eminim. " dedi.

 İçimdeki ses ile aynı fikrideydim. Yavuz'un durumu hiç iyi değildi. Ve ben elim kolum bağlı halde durmaktan sıkılmıştım. Kendimi huzursuz hissediyordum. 4 gündür yaptığımı yapıp telefonu elime aldım ve Yavuz'u tekrar aradım. Telefonu kulağıma götürdüğümü gören Yeliz oflayarak önündeki bilgisayara döndü. Ama onun verdiği tepki zerre umurumda değildi. Umurumda olan tek şey Yavuz Egeliydi. Onun iyi olduğunu kendi sesinden duymam gerekiyordu. Ancak öyle rahat bir nefes alabilirdim.

 Telefon çaldı, çaldı, çaldı... Cevap veren olmadı. "Bu karanlık alemde rahat bir nefes almak benim ne haddime diye" iç geçirdim. Ama vazgeçmeyecektim. Gerekirse bütün gün Yavuz'u arayacaktım ve o bu telefonu açacaktı. Aramayı yapıp telefonu tekrar kulağıma götürdüm.

 Yeliz huzursuzca yerinden kıpırdanıp sanki içimden geçenleri okumuş gibi "Sena her gün vazgeçmeden adamı bin kez arıyorsun. Sapığı oldun resmen adamın. Ama o inatla açmıyor. Acaba sende vaz mı geçsen artık?" diye sordu. Onu paylamak için "Ben sapık falan değilim tamam mı? Sadece" derken " Sadece ne? Ayrıca siz hiç vazgeçmez misiniz Avukat Hanım" diyen Yavuz'un tebessüm dolu sesini duydum.

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin