YILDIZI PARLATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN..🤩 KEYİFLİ OKUMALAR..❤️❤️
SENA
Başkalarına göre mutluluk ne demek bilmiyorum. Bir insanın mutlu olması için gereken kriterler neler bilmiyorum. Aslına mutlu olmak için belli kriterlere ihtiyaç olup olmadığını da bilmiyorum. Çünkü bana göre mutluluğun kriteri, şartı yok. Benim için mutluluk tek kelime, AİLE.. Eğer ailem her şartta yanımdaysa, beni olduğum gibi koşulsuz seviyorlarsa ve en önemlisi sırtımı korkmadan onlara yaslayabiliyorsam mutluyum. Her güne yan yana sağlıklı bir şekilde başlarsak ben mutluyum. Benim için mutlu olmanın yolu bu kadar basit.
Elbette bazen birbirimizin kalbini kıracak, üzülüp ağlayacaktık. Aynı düşüncelerde olmayıp ters düşecektik. Bazı zamanlar sevgimiz koca bir nefrete dönüşecek ama o haldeyken bile ayağına taş değse yüreğimiz sızlayacaktı. Bunlar insanın fıtratında olan kimi zaman mutsuzluğuna yol açan şeylerdi. Ama yine bu şeyler insanı mutlu etmek için fazlasıyla yeterliydi de. Tıpkı Yin Yang gibi. Nasıl siyahın içinde beyaz, beyazın içinde ise siyah varsa mutluluğun içinde de her zaman bir mutsuzluk, mutsuzluğun içerisinde ise her zaman bir mutluluk vardır. Mühim olan en karanlık zamanlarda dahi o mutluluğu görebilmek.
Aras'ta böyleydi işte. Siyahın içinde ki beyaz nokta. O kadar mutsuzluğun içerisinde, göğümü aydınlatan küçük bir parıltı misali hayatıma doğan ışığım, güneşim, mutluluğum. Hayatımızda olan onca olumsuzluğa rağmen gözlerine bakınca güven ve huzur bulduğum adam. Yanındayken korkularımdan sıyrılıp rahat nefes almamı sağlayan dağ. Bana olan aşkını gözlerime her bakışında ruhum da hissettiğim Poseidonum. Seneler öncesinde de seneler sonrasında da beni hala şaşırtmayı beceren sevdiğim...
Burs vermek için geldiğimiz Ankara evlilik yolunda gerçek anlamda attığımız ilk adıma dönüştü. Aylar önce tanıdığım ve her hareketinden, her sözünden nefret ettiğim adam; seneler önce aşık olduğum, uğruna ölmeyi göze aldığım adama dönüştü. Selim Egeli geri geldi. Başkalarına karşı Aras Yiğitsoy olarak kalacağını bilsem de sevdiklerine karşı o artık Selim'di.
Kim derdi ki ülkeye korku salan, İstanbul'u dize getiren mafya babası Aras Yiğitsoy bir kadının önünde dizlerinin üzerine çökecek ve evlenme teklifi edecek. Şahsen ben demezdim. En başta tanıdığım adama sırf Selim ile benzerliği yüzünden yardım etmeye çalışırken Aras iğrenç bir adamdı. Zehir saçan diline, insanlara karşı olan tavırlarına bakınca ondan ne koca ne de baba olur demezdim. O zaman tanıdığım adam iğrenç, şerefsiz, haysiyetsiz gibi bir sürü kötü sıfatın karşılığı halindeyken şu anda tanıdığı adam; adam kelimesinin karşılığıydı.
O zamanlar bu kadar keskin tarafları olmasını anlayamıyordum. Yaşadıklarının onu bu kadar acımasız biri yapması saçma geliyordu. Bende zor şeyler yaşamıştım ama iyi tarafta kalmayı başarabilmiştim, ne yaşarsa yaşasın oda kalabilir diye düşünsem de gerçekler açığa çıktığında neden öyle bir adama dönüştüğünü anlayabildim. Çünkü aydınlıkken her şeyini kaybeden birisi karanlığa bulaştığı ilk andan itibaren sahip olması mümkün olmayan şeyleri de kazanırsa o kişiye karanlık her zaman doğru gelirdi. Aras için de doğru buydu. Elindekileri kırarak, dökerek ve öldürerek kazanmıştı ve onun için kazanmanın doğrusu artık bunlardı.
Şimdi ise işler değişmişti. Varlığını unuttuğu duygularla yüzleşmiş onları kabul etmişti. Onları göstermekten korkmuyordu. Sevdiklerine karşı daha hassastı. En büyük değişimi ise artık daha anlayışlı ve daha sabırlıydı. Eskiden olduğu gibi kırıp dökerek değil dinleyerek yoluna devam ediyordu. Zihnimden geçen düşüncelerle yüreğimde ince bir sızı hissettim. Yavuz'un evime geldiği ilk anda olmayan ama adliyeye geldiğinde kaşında oluşan patlak ve yediği dayak aklıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
ChickLitAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...