ARAS
Evlat... Canından öte olan parça... Nefes alsın, kalbi atsın, mutlu olsun diye kendini paraladığın eşsiz varlık.. Ayağına taş değmesin diye yollarındaki bütün taşları temizlediğin ;eline diken batar da canı yanar diye ona zarar verecek dikenlerin kendi ellerini parçalamasına razı olduğun ciğerinin köşesi.. Kanından canından verip var olması için çabaladığın gözümün nuru... Tahtını yapıp bahtını yapamadığın şeydir evlat...
Eskiler dünyada yaşanabilecek en ağır acının evlat acısı olduğunu söylerler. İnsanı delirtecek kadar ağır, yaşama hevesini öldürecek kadar acımasız bir acı olduğunu her zamansız ölümde diler getirirler. Bizim oralarda ise ata acısı biber acısına benzer, üzerine ayran içersin geçer gider. Evlat acısı ise acur acısına benzer, dilindeki tadını silsen de boğazına yapışan acılıktan uzun süre kurtulamazsın, ne içtiğin ayran fayda eder ne de su derler...
Bu gün en acı şekilde öğrendim ki bu lafları kim dediyse doğru söylemiş. Babam öldüğünde canım yanmış olsa da şu anda hissettiğim acı kadar yoğun bir acı hissetmemiştim. Evet canım yanmıştı, evet üzülüp kahrolmuştum ama şu anda yaşadığım kadar değildi. Babam öldüğünde anneme "Bu kadar büyük başka acı yaşayamam. Sena'nın bırakıp gitmesinden daha ağır çaresizlik, daha ağır acı.." dediğimde "Allah göstermesin ama eğer bir gün canından can giderse asıl büyük acının ne olduğunu görürsün.. Ne anne babanın ölümü ne de eşinin ölümü evladın kadar yakmaz canını" derdi. Şimdi anlıyordum ne kadar haklı olduğunu. Şimdi anlıyordum en ağır acının evlat acısı olduğunu...
İçim buz kesmişti. Defalarca yumrukladığım duvarın kanlı yüzü aldığı o kadar darbeye rağmen karşımda arsızca sırıtırken sızlayan sağ elim dışında en ufak bir şey hissetmiyordum. Zaman sanki hızlandırılmış bir film karesi gibi akıp geçiyordu. Bense algımı kaybetmiştim. Ağlayamıyordum, üzülemiyordum, nefes almak dışında en ufak bir tepki veremiyordum. Yüreğim yangın yeriyken ruhum soğuklukta Sibirya'dan beterdi.
Sena'dan ve oğlumdan iyi haber almak için çöktüğüm duvar dibine tekrar çöktüm. Bir dizimi dik tutup kırarak karnıma doğru çektim, diğerini de öne doğru uzattım. Dik dizimin üzerinde elim çaresizlik içerisinde sallanıyordu. Başımı seri ama aralıklarla duvara vururken gözlerim sıkıca kapalıydı. Hem zihnim hem duygularım o kadar karışıktı ki ne yapacağımı bilmiyordum. Kalbim acıyordu. Sanki etim kemiğimden sıyrılıyor, kalbim bir el tarafından vahşice parçalanıyordu. Aldığım her nefes evladıma ihanetti.
Ne benim yaşadıklarımın ne de Sena'ya yaşattıklarımın telafisi yoktu. Yaralarımızı sarmanın bir yolu yoktu. Kendi acımdan geçmiştim ama Sena'nın yaşadıkları bir insan kalbinin yaşayacağından da kaldıracağındanda çok öteydi. Önce abisini, sonra sevdiği adamı en sonda da bebeğini kaybetmişti. Yaşamak için tutunduğu ne varsa bir bir ellerinden kayıp gidiyordu. En acısı da kaybının sebebi bendim. Oğlumuz benim yüzümden ölmüştü.
Ameliyathanenin kapısı açıldı. Sena'yı odasına götürmek için çıkardılar. Duvara elimi koyup güçlükle ayağa kalktım. Sersem adımlarla sedyeye doğru ilerledim. Işıl ışıl parıldayan yüzü solgundu. Dudakları tek çizgi halindeydi. Bilinci yerinde değildi lakin bebeğinin ondan gittiğini hissettiğini neredeyse ağlayacak olan yüz hatlarından görebiliyordum. Kalbimin bugün sayısız kez olduğu gibi yine bin parçaya bölündüğünü hissettim. Güçlükle yutkunurken saçını okşamak için uzanan ellerim havada kaldı. Ona dokunmaya hakkım yoktu.
Sena'nın başında bekleyen hasta bakıcıya başımla onay verdiğimde sedyeyi koridor boyu ittirmeye başladı. Sena'nın odasına giden neredeyse cansız bedeniyle birlikte Esma Ana ile Yeliz'de onunla birlikte ilerledi. Gözlerimi yumup soluğumu sesli bir şekilde verdim. Kendimi buraya ait hissetmiyordum. Kendimi bu dünyaya ait hissetmiyordum. Kendimi Sena'nın yanına bile ait hissetmezken nerede ait olabilirdim ki zaten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
ChickLitAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...