DAVETSİZ MİSAFİR

5.2K 873 2K
                                    




SENA'NIN AĞZINDAN

Aras'ın kollarında duyduklarımı hazmetmeye çalışıyordum. Kalbim yerinden çıkmaya hazır bir kuş kalbi gibi atarken bakışlarım babamda sabitlenmişti. Her zamanki gibi yalan söylüyordu. Onun tarafında olmadığım için abim üzerinden intikam almaya çalışıyordu.

Peki ya söylediklerinin doğru olma ihtimali? Bu ihtimal içimi kor gibi yakıyordu. Güçlükle nefes alıp verdim. "Sen.. Sen ne dediğinin farkında mısın?" derken sesim git gide kısılmıştı.

Nefret dolu gözleri bir benim bir Aras'ın üzerinde gezinirken "Sana söylememiş olmalarına sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Sevindim çünkü abinin katillerine çanak tutmadığını bilmek azda olsa aile itibarımızı zedelemedi. Üzüldüm çünkü Kahraman Eroğlu'nun kızının bu kadar aptal olması sinir bozucu."

Önce Aras'ın belimde duran elinin kasıldığını hissettim. Yüzümü ona çevirdiğimde bakışları sertleşmiş, babama orada canını almak istiyormuş gibi bakıyordu. Sonrasında ise boşta olan eli belindeki silaha gidiyordu ki durması için belimde duran elini sıktım. Bakışları bana dönünce "yapma" der gibi gözlerine baktım. Hızla bakışlarını benden kaçırıp babama döndü.

"Seni Avukatıma karşı üslubun konusunda bir kez daha uyarmam. Ayrıca senin gibi adi birinin bu kadar şerefli bir kızı olduğu için onunla gurur duymalısın."

Bakışlarım babama kaydığında Aras'ın öfke dolu bakışlarına ,babam nefret dolu gözlerini sabitleyerek "Gurur duyulacak bir evlat olsaydı duyardım. Tıpkı Ozan ile" derken ağzından çıkan sözcük beynimde dalgalanmaya neden oldu. Abim onun yüzünden ölmüştü ve o utanmadan abimin adını ağzına mı alıyordu? Aras'ın belimde duran elini indirip bir kaç adım öne attım. İşaret parmağımı ona doğru sallayıp "Sakın!" diyerek babamın sözünü kestim.

Nefret dolu bakışlarına şaşkınlık eklenirken "Sakın abimin adını o pis ağzına alma." dedikten sonra ağlamamı bastırabilmek adına titrek bir nefes verdim.

Serbest olan elim yumruk şeklini alırken vücudum öfkenin kontrolüne girdiğini belli eder halde kasılmaya başlamıştı. "Abimi vuran Hamdi Yiğitsoy olabilir ama onu ölüme götüren sendin. Onu o insanların önüne atan sendin." Gitgide yükselen sesim etraftaki insanların durup bizi izlemesine sebep olmuştu.

"Abim sana bu işlere girmek istemediğini söyledi. Bu hayatın ona göre olmadığını , sakin bir hayat sürmek istediğini söyledi. Peki sen ne yaptın? Bu işlere girmezse 16 yaşında olan beni, gücünü arttırmaya yardımcı olacak biriyle evlendireceğini söyledin. Abim sırf beni korumak için çaresizce teklifini kabul edip ölüme gitti."

Bunları babamı susturmak için söylesem de ağzımdan çıkan her sözcük kalbime hançer gibi saplanıyordu. Ben ve Kerem olmasaydık abim bu işlere asla girmezdi. Bizim için ölüme gitmişti. Ama çektiğim acıyı babama gösteremezdim.

"Şimdi ne beni ne de kendini daha fazla rezil etmeden siktir git buradan. Bir daha da karşıma çıkma..." sustum. Ağzımdan çıkacak sözcük nedeniyle midem bulanırken yüzüm ekşimeye başlamıştı. Tiksinti dolu bir sesle "Baba" dedim.

Babam öyle olsun der gibi öfkeyle başını sallayarak gitmek için arkasını döndü. Çevredeki insanlara baktım. Hepsi dizi izler gibi bizi seyrediyordu. "Hadi sizde dağılın. Gösteri sona erdi." diye bağırdım. Çevremizdeki insanlar dağılırken baba demeye utandığım adamda çoktan arabasına binmişti.

Çalışan araba sesi sonrası hareket eden araç gözden kaybolana kadar omuzlarım dik en ufak yıkılma belirtisi göstermeden olduğum yerde durdum. Ayakta duracak takatim yoktu ancak onun karşısında bir kez daha yıkılamazdım. Ona bu zevki bir kez daha yaşatamazdım.

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin