Kulağımda yankılanan Sena'nın haykırışları... Kana bulanmış gömleği, vücudundaki kurşun yaralıları ile gözleri kapanıp başı yana düşen Yavuz'un solgun yüzü.
2 Gün Önce
Telefonun diğer ucundaki Yavuz'a "Koskoca bir hafta geçti lan nasıl bulamıyorsun Savcının beni nereden öğrendiğini?" diye bağırdım."Abi, benim burada yattığımı falan mı sanıyorsun? Burada bir başıma bırakıp gittin beni. Bir taraftan silah sevkiyatı, bir taraftan Savcı meselesi öbür taraftan Kulaksızın başının kim olduğunu öğrenme çabası. Nereye yeteceğimi şaşırdım." diye sitem eden edince "Mızmızlanmayı kes Yavuz. Kime neyi anlatıyorsun? Ben senden daha fazlasıyla uğraşıyordum. Ve ben nasıl yetiştiriyorsam sende öyle yetişeceksin. "dedim.
"Tabi uğraşırsın. Sende ayak işlerine yetişen bir Yavuz vardı. Bende kim var?" diye ağzının içinden bir şeyler söylemeye başlayınca sert çıkan sesimle "Ne diyorsan açık açığa söyle Yavuz. Ağzının içinden konuşma." dedim.
"Bir şey demedim abi. Sadece hala gelmen gerektiğini düşünüyorum. Ben.." durdu. Derin bir nefes alıp verdi. "Ben sen kadar derin düşünemiyorum abi. Beni bilirsin. Ben plan falan yapmam. Aklıma ne geldiyse onu uygular geçerim. Ama şimdi her şeyi düşünüyorum. Bu durum fıtratıma ters."
"Fıtratıma ters ne lan? Ben anamın karnından mafya babası olarak mı doğdum sanki?" diye çıkıştım.
"Abi, senin hamurun bunları yapmaya yatkınmış demek ki. Benim mayamda yok derin düşünmek. Gel şu işlerin başına geç." deyince sıktığım dişlerimin arasından "Yavuz uzatma. Gelmiyorum dedim, bitti." dedim.
Oflar gibi nefes verdi. Bir haftadır yaptığı gibi bugünde ülkeye dönmem için bahaneler sıralamış ve yine başarısız olmuştu. Beni döndürmek için harcadığı çabayı işleri yoluna koymak için harcasaydı şuan bana bile ihtiyacı olmayacaktı. "Tamam abi. Daha da bir şey demiyorum ben sana. Yalnız..."
"Yalnız ne?"
"Yalnız Avukat hiç iyi değil. Gittiğin günden beri yüzünün bir kez güldüğünü görmedim. Kilo da verdi. Eski neşesi de yok." deyince boğazımda bir şeyler düğümlendi.
Senasız geçen koskoca 5 gün olmuştu. Ve ben kendime dahi itiraf edemesem de onu çok özlemiştim. Buraya gelme amacım onun varlığını unutup bende uyandırdığı hislerden kopabilmekti. Ama düşündüğümün tam tersi olmuştu. Onsuz çölde kalmış bedevi gibiydim. Onun yüzüne onun kokusuna susamıştım. Her gece rüyalarımda, gündüzleri ise aklımdaydı. Onunla uyuyup onunla uyanıyordum.
Ancak bu duruma yapabileceğim bir şey yoktu. Onsuzluğa 13 yıl nasıl katlandıysam şimdide öyle katlanacaktım. Kokusunu duymamaya nasıl alıştıysam şimdi de alışacaktım. Bunu yapmak zorundaydım. Boğazımda oluşan yumruyu görmezden gelip olağan çıkarmaya çalıştığım sesimle "Yani Yavuz? Benden ne yapmamı bekliyorsun?" diye sordum.
"Bu işi uzatmayıp gelmeni bekliyorum. Ve daha neler beklediğimi de biliyorsun. Ama dillendirmeyeyim. Malum ne zaman senin iyiliğin için Sena ile ilgili bir şey desem sonu benim için iyi bitmiyor." dedi imalı sesiyle.
"Laf sokmayı kes Yavuz. Sena konusundan uzak durduğun sürece sana, Allah'tan başka kimsenin zarar vermesine izin vermem. Bende dahil hiç kimse sana zarar veremez." derin bir nefes aldım. Sesimin olabildiği kadar sert ve kararlı çıkmasını sağlamaya çalışarak "Ama o konudan uzak dur." dedim.
"Duruyorum abi merak etme sen. Durmam için elinden gelen her şeyi de yapıyorsun ya zaten. Yalnız Avukatın hali hal değil sende bunu bil. Gözümün önünde eriyor günden güne." derken sesindeki hüznü fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
Literatura FemininaAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...