YILDIZLARI PARLATMAYI UNUTMAYIN. ♥️🦋AYRICA PAPATYA ÇAYLAR HAZIR MI?🤭🫣
1 AY SONRA
SENA
Güven neydi? Nasıl bir şeydi? Mesela insan kime gözü kapalı güvenirdi bu hayatta? Kimin elini korkmadan tutar, sırtını kime yaslardı? Sevmek güvenmek için yeterli miydi? Aşkından ölen herkes sevdiğine gözü kapalı güvenebilir miydi? Sorun bende miydi yoksa yeryüzünde birbirine aşık ve sonsuz güvenen diğer insanlarda mı? Ben neden sevdiğim adama güvenemiyordum? Neden o beni aldatmaz diyememiştim mesela? Neden işlerin bu noktaya gelmesine sebep olmuştum? Neden? Neden? Neden?
Tam 1 aydır bu sorunun cevabını arıyordum. Tam 1 aydır Aras'a neden güvenmediğimi orada olmama ihtimalini düşünmediğimi sorguluyordum. Her sorgulamamda beynim bir mayın tarlasına dönüşüyor nereye basarsam basayım sonu hüsran oluyordu. Bir insan sevdiğine neden güvenemezdi ki?
Oysa ben Aras'ın bana karşı en ufak bir yanlışını bile görmemiştim. Onu tanıdığım andan itibaren yanında kadın olmamıştı. Buket sürtüğü ile çıkmayı planladığı yemeğe sırf ben ve Fırat yemeğe çıktım diye gitmemişti. Benim yanıma gelip ona ait olduğumu hissettirmişti.
Düşüncelere boğulmaktan bazen nefes alamıyordum. Dört duvar üzerime üzerime geliyor aldığım hava ciğerlilerime yetmiyordu. Düşünmeden hareket etmiş ve bedelini en ağır şekilde ödemeye mahkum edilmiştim. 13 yıl boyunca sesine, kokusuna, gülüşüne aşık olduğum adamın hasretiyle yanıp kül olmuşken kendi ellerimle kendimi o cehenneme tekrar itmiştim. Mutluluğa tam kavuştum derken yine hiçliğe düşmüştüm.
Evlendiğimiz günün üzerinden koskoca bir ay geçmişti. Ama geçen bir ay da karnımda ki meleğimin büyümesi dışında hayatımızda herhangi bir değişiklik olmamıştı. Hala bu evde mahkumdum. Hala Aras yüzüme bakmıyordu ve hala bebeğimi aldırmaya kalktığım için kendimden nefret ediyordum. Her gece lanet olası sedyeye yatıyor ve bebeğimin benden alınmasına izin veriyordum. Ve yine her gece lanet olası kabus yüzünden yataktan sıçrayarak kalkıyordum.
Sonrasında da dizlerimi karnıma çekip içim de oluşan ürperti ve pişmanlık karışımı hisle boş duvara bakıp saatlerce ağlıyordum. Bu durum artık rutinim haline gelmişti. Aynı kabusu gör, aynı acıları yaşa farklı gözyaşlarını dök.... Günahım büyüktü, geri dönüşü yoktu. Zamanı geriye almanın imkanı yoktu. En önemlisi de ona en çok ihtiyacım olan dönemde Aras yoktu.
28 gün 13 saattir yüzünü toplam 2 saat ya görmüştüm ya görmemiştim. Doğru düzgün eve uğramıyordu. Hatta uyumak için bile eve uğramıyordu. Gerçi uyuduğundan bile şüpheliydim. Gözlerinin altı koyu halkalarla kaplıydı. Ona bakan ne kadar yorgun olduğunu saniyesinde anlayabilirdi. Sağlam durmaya çalışıyordu ama o kadar yıpranmıştı ki istese de yapamıyordu.
Eve geldiği süre zarflarında kana bulanmış üst baş, birilerine vurmaktan zedelenmiş parmak boğumları ve mosmor halka çizmiş göz altları neler yaşadığının ya da düşmanlarına neler yaşattığının kanıtı niteliğindeydi. Büyük bir savaşta olmalıydılar. Uykusuz kalmalarına sebep olacak kadar büyük bir savaş. Gecelerini gündüzlerine kattıracak onları eve dahi uğratmayacak kadar büyük bir savaş.
En acı durumlardan biride buydu. Aras'ın derdi vardı ve ben onu dahi soramıyordum. Eve gelince hızla duş aldıktan sonra üzerini değiştirip hemen çıkıyordu. Bende bazen bilerek dışarıda dolanıp o çıkacağı sırada eve yönelerek kapıda karşılaşmış gibi yapıyordum. Ağzından bir kelime dökülür, neler olduğunu söyler diye umutlansam da her seferinde hayal kırıklığına uğruyordum. Tek kelime etmeden çekip gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
ChickLitAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...