İNTİKAM

4.1K 842 1.8K
                                    

BİR SİTEMİMİ DİLE GETİRMEDEN DURAMAYACAĞIM. SEVGİLİ ANKA KUŞU AİLESİ OKUNMALAR VE OYLAMALAR ASLA AYNI GİTMİYOR. BU DURUM BENİ FAZLASIYLA ÜZÜYOR VE NE YAZIK Kİ YAZMA HEVESİMİ KIRIYOR.

LÜTFEN EN AZINDAN OY VERMEYİ İHMAL ETMEYİN. HEPİNİZE ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM. İYİ OKUMALAR.

ARAS

Mekandan çıkmış eve geçme niyetindeyken aklıma gelen şeyle telefonu çıkarıp Yalçın'ın adının üzerine tıkladım. Uyumuş olduğunu düşünsem de aklımdakini yapmadan eve geçmeye niyetim yoktu. Bu gece, itibarımdan sonra kurtarılması gereken başka bir şey daha vardı. Silahlar... Ve ben onları almadan eve geçsem bile rahat bir nefes alamayacaktım.

Arabanın içinde sesi yankılanan telefon üçüncü kez çalarken Yalçın dinç sesiyle "Efendim abi." diyerek çağrıyı cevapladı. Sesinin bu kadar dinç olmasına şaşırmıştım. Gecenin üç buçuğunda ayakta olması ve bu kadar enerjik olması anlamsızdı. "Nöbette misin Yalçın?" diye sorarak neden ayakta olduğunu anlamaya çalıştım.

"Hayır abi. Yavuz aradı 2 saat önce. Silahların emniyete gelip gelmediğini öğrenmemi istedi. Emniyete gittim duruma bakmak için ancak ne size yapılan baskından ne de silahlardan kimsenin haberinin olmadığını öğrendim."

Kimsenin haberi yok muydu? İyi de Savcı kimseye haber vermeden, hukuki üstünlüğünü kullanmadan böyle bir şeye nasıl cüret ederdi? Arkasında benim bilmediğim birisi vardı. Kim? En önemlisi de kimin adına yapmıştı bu işi? Kendisinin mi yoksa bir başkasının mı? Arabanın kapısındaki kolçağa dirseğimi dayamış çenemle oynarken "Nasıl emniyete gelmemiş Yalçın? Bu silahlar emniyete gelmediyse nerede o zaman?" diye sordum.

"Abi bende onu çözmek için Mobeseleri incelemeye başladım. Sizin tırların bir noktaya kadar götüren bir güzergahı tespit ettim. Ancak bir noktadan sonra kameraların görüş alanından çıkıyorlar. Bende o civarda depo ya da çiftlik benzeri yerler var mı diye aramaya başladım." deyince sabırsızca çıkan sesimle "Sonuç?" dedim.

"O civarlarda iki depo var abi. İkisi de aynı kişi üzerine kayıtlı. Ve bil bakalım bu isim kim?" deyince sabrımın sonuna geldim. Yavuz gibi Yalçın'da bıkmadan usanmadan bir şeylere gizem katıyordu. Net bilgiyi pat diye vermek bu kadar zor bir şey miydi?

İçimde büyüyen öfke sesime yandı. "Lan siz bilmece çözdürmeyi mi seviyorsunuz? Bilmece, bulmaca işine bu kadar meraklıysanız biriniz polisliği diğeriniz de mafya babalığını bırakın gazetelerde bulmaca köşesini yazın." diye bağırdım.

"Tamam abi kızma." derken biraz önce kendisinden emin çıkan sesi gitmiş yerine korktuğunu belli eden ürkek sesi gelmişti. "Şevki Yaman abi. Senin evini basıp öldürdüğün adam. Her iki depoda ona ait." deyince sakallımı sıvazlayıp "Şevki Yaman" diye mırıldandım.

İyi de bu adamın Savcı ile alakası neydi? Benden aldığı silahları neden onun deposuna götürüyordu? Arkasında ölü bir adam olmazdı. Ölü bir adam olsa da onun ölümüyle bütün forsunun sönmesi gerekiyordu. Bir anda beynimde şimşekler çaktı. Bu hikayede ki eksik taşlar da şimdi yerine oturmuş oldu. Savcının bu kadar ortada gezmesinin, yürek yemiş hallerinin, bana dikleşmesinin sebebi belli olmuştu artık. Kahraman Eroğlu.

Son zamanlarda Kahraman Eroğlu'nun toz sevkiyatlarına polis müdahalesi olmadığı dikkatimi çekmişti ama durumu önemsememiştim. Oysa biraz baksam biraz ucunu kanatsam sonuca ulaşacaktım. Aylardır ayan beyan önümde duran sebebi ben gözden kaçırmıştım. Savcı ile Kahraman'ın arasında ki bağ aile dostluğundan çok daha fazlaydı. Savcı onun için çalışıyordu. Kaçırdıkları tozun güvenliğini sağlıyordu. Sonrasında da Kahraman'ın gücüne güvenip bana racon kesme cesaretinde bulunuyordu.

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin