✨YILDIZI PARLATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN✨
ARAS
AKŞAM YEMEĞİNDE OLANLAR
13 yıllık acının üzerine yaşattığım güzel bir günün ne kadar değeri olurdu bilmiyorum. Sena'nın yaralarını sarıp saramadığımı da bilmiyorum. Bilerek yada bilmeyerek onun o kadar çok canını yakmıştım, o kadar çok gözyaşı dökmesine sebep olmuştum ki yaptıklarımın telafisi olup olmadığını da bilmiyordum. Bir insan, sevdiği kadının canını nasıl bu kadar yakabilirdi? Onda nasıl bu kadar derin yaralar açabilirdi? Adam olan adam yapmazdı. Bende yapmayacaktım. Benim yüzümden Sena'nın gözünden bir damla yaş dökülmesine izin vermeyecektim.
Bu kadar kötü, acımasız , zalim olmak benim seçimim değildi. Hayat yıllar önce ömrüm dediğim kadını kullanarak kalbimi parçalaya parçalaya böyle olmamı sağlamıştı. Karanlığın en dibine saplanıp kalmış hatta karanlığın ta kendisi olmuştum. Ama aynı hayat Sena'nın masum olduğunu, beni öldürenin o olmadığını da göstermişti. Benden aldığı mücevherimi geri vermekle kalmayıp birde Sena'nın yanında evladımı hediye etmişti bana. Bundan sonrasında ise iş bana düşüyordu. Verilen hediyelere layıkıyla sahip çıkma zamanıydı.
Tabi kararlarımı uygulamaya koymak düşündüğü kadar olmayacaktı. Özellikle de Sena arkamdan iş çevirip sabrımı sınamaktan vazgeçmediği sürece... Öğrenmemesi gereken şeyleri öğrenmişti. Ben onu bataklıktan uzak tutmaya çalıştıkça o bataklığın ortasına atıyordu kendini. Kalbimin derinliklerinden Selim'e ait olduğunu düşündüğüm sesi duydum. "Lotus çiçeği de bataklıkta açar Aras. Belki Sena, lotus çiçeği olmayı tercih etmiştir."
Edemezdi. Düşmanlarım ona böyle bir tercih hakkı vermezdi. Bataklıkta açan o masum çiçeği koparıp atmaktan geri durmazlardı. Ve Sena beni dinlemeyip işlerin içerisine dahil olduğu sürece onu koruyamazdım. Düşmanlarımdan korusam kendisinden koruyamazdım. Durmak zorundaydı. Benim karanlığımı öğrenmekten, düşmanlarımla olsan savaşıma dahil olmaya çalışmaktan uzak durmak zorundaydı.
Bir parçam beni korumak için bunları yaptığını haykırsa da diğer parçam durmazsa sonuçlarının ne kadar ağır olacağının farkındaydı. Eğer durmazsa acımasız olan gerçeği yaşayacaktık. Bir yerde bir şekilde zarar görecekti. Benden sakladığı şeyler canımızı yakacaktı. Ve bende; benim yanımda güvende olmadığı için onları koruyabileceğim ama beni asla görmeyecekleri bir yere gönderecektim. Bunu yapmak kalbimi diri diri söküp çıkarmaktan farksız olsa da Sena, onları korumak için başka seçenek bırakmayacaktı.
Zihnime dolan düşüncelerle kafam daha da allak bullak oldu. Düşüncelerimi bir türlü sıraya koyamıyordum. Sena ile ilgili hüküm versemde cevabı olmayan sorular huzurumu kaçırmaya yetiyordu. Yavuz'un masada birine sıktığını Sena nereden biliyordu? Asıl önemlisi ona böyle büyük bir şeyi kim söylemişti? Yavuz olamazdı. Her ne kadar Sena'ya karşı boşboğaz olsada Sena'nın hamileliğini göz önünde bulundurur ona böyle bir şeyi söylemezdi. Aksine adam vurduğunu ve savaşın kızıştığını saklamanın yollarını arardı. Peki ama o zaman kim söylemişti?
Sena kameralardan gördüğü ile ilgili bir şeyler zırvalamıştı lakin diğer bahanesi gibi bununda koca bir yalan olduğunu ikimizde biliyorduk. Kameralar sadece sokağın ve evin giriş çıkışlarını kayıt altına alıyordu. Toplantı odasında yaşananlar olası bir polis baskınında yakalanmamak için asla kayıt altına alınmazdı. Buda Sena'nın olanları başkasından öğrendiğinin kanıtıydı. Yavuz'u elediğime göre kapıdaki korumalardan birisi olmalıydı. Sena, tatlı dilini kurnaz zekası ile birleştirip birini kendi tarafına çekmişti. Kim olduğunu İstanbul'a gidince bulacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
ChickLitAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...