ARAS
Toplantıya başladığımız andan itibaren içimde anlamsız bir sıkıntı vardı. Elim sürekli belimdeki silaha kayıyor, tetikte bekliyordum. Her an kötü bir şey olacak gibi hissediyordum.
En son Yavuz'u tanınmaz hale getirdiğim yerde toplantı yapıyor olmakta içimin sıkıntısını daha da arttırıyordu. Dosyaların yayıldığı masada kapıdan tarafa her bakışımda boğazımda bir şeyler düğümleniyordu. Gözümün önünden kanla kaplı yüzü bir an olsun gitmiyordu. Her şeyin üzerine Hamdi Baba olmasa kardeşimi vuracaktım.
Bu kadar kötü, acımasız , zalim olmak benim seçimim değildi. Hayat yıllar önce ömrüm dediğim kadını kullanarak kalbimi parçalaya parçalaya böyle olmamı sağlamıştı. İçimdeki masum adamı en sevdiğim insana öldürtmüş beni bu karanlığa hapsetmişti. Seneler içinde bende bu karanlığı sevip benimsemiştim. Bu saatten sonra da bu yeni adamdan vazgeçmeye hiç niyetim yoktu. Düşüncelerden sıyrılıp ,kendimi rahatlatmaya çalışarak boynumu bir sağa bir sola doğru yatırdım.
Önümüzdeki hafta yapılacak büyük silah sevkiyatı ile ilgili konuları konuşup plan yapmak için toplanmıştık. Silahları Karadeniz üzerinden geçirerek yurt dışına çıkaracak olan tır filosunun sahibi Şahin önündeki haritadan bir yerleri gösteriyor bir şeyler anlatıyordu. İç sıkıntımı görmezden gelmeye çalışarak anlattıklarını dikkatle dinlemeye başladım.
Harita üzerinden gösterdiği bütün güzergah planlarını daha önce kullanmıştık. Fırat bizim ile uğraşırken aynı yolları kullanmak aptallık olurdu. Ve Savcı'nın da bu yolları ezbere bildiğine adım kadar emindim.
Benim ile derdi şahsi olduğu için bu zamana kadar tırlara bir operasyon düzenlenmemişti. Ama bu bundan sonra düzenlemeyeceği anlamına gelmiyordu. Hele onu adliyede kuduz köpek gibi bıraktıktan sonra bana bir şekilde bulaşmadan durmayacaktı.
Gösterdiği güzergahlara itiraz edince yüzüme bıkmış halde bakan Şahin "Abi yeni yolu ben sana nereden bulayım şimdi?" diye sitem etmeye başlayınca "Senin işin bu Şahin. Nasıl bulacağını ben bileceksem senin bu masada işin ne?" diyerek konuyu kestirip attım.
Masada ki herkes bizden tarafa bakarak "Haklısın abi" deyip söylediklerimi onaylayınca Şahin çaresizce tamam anlamında başını salladı.
Şahin'de dahil masada oturan 5 adam benden nerdeyse 10 yaş büyüktü. Ancak hepsi de abi diyerek konuşup, karşımda el pençe duruyorlardı. Daha doğrusu durmak zorundalardı. Atalarımızın da dediği gibi MÜHÜR KİMDEYSE SÜLEYMAN OYDU. Bu alemde de mühür bir tek bendeydi.
Çaresizce yeni yollar bulmak için debelenen Şahin ile haritayı incelemeye devam ederken odanın kapısı açıldı. Binanın güvenliğinden sorumlu olan Ender beti benzi atmış halde hızla Yavuz'un yanına gelip kulağına bir şeyler fısıldarken Yavuz'un yüzü önce sertleşti. Sonrasında ise öfkeyle gerildi.
Kulağının dibine eğilmiş konuşan Ender'in kafasını tutup bütün gücüyle masaya vurdu. Yere yığılan Ender'i umursamadan ayağa kalkıp odadan dışarıya çıktı. Bir şeyler olmuş olmalıydı. Yavuz'da telefonla durumu öğrenmek için yukarı çıkmıştı.
Hala bir güzergah belirleyemeyen Şahin'in anlattıklarından iyice bunalmış halde yaka düğmemi açıp kravatımı aşağıya doğru çekiştirdim. Halimi gören Şahin "Abi biraz ara vermek ister misin?" diye sorunca "Gerek yok Yavuz'un halledemeyeceği bir sorun olmaz. Biz işimize devam edelim. Bir an önce son hazırlıkları tamamlayalım. Yeni Savcı ensemiz de. Eskisinden daha dikkatli olmalıyız. " dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
Literatura FemininaAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...