YILDIZLARI PARLATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN
Sena
Uyanmıştım. Bir anlık öfkeyle kabusa çevirdiğim hayatıma uyanmıştım. Her zaman olduğundan farklı olarak uyanmak istemediğim hayatıma uyanmıştım. Küçücük bir canın katili olarak açacaktım gözlerimi. Anne olmak varken katil olmuştum ben. En derinlerimde yeşeren filizi koparıp karanlığa mahkum etmiştim kendimi. Susmayan vicdanımla koca bir ömür geçirecektim. Bu sefer deliremeyecek kadar acı çekecektim belki de.
İçimde oluşan ağlama isteğini yok etmek için titreyen dudaklarımı birbirine sertçe bastırdım. Ağlayamazdım. Onu bu hayattan koparan benken ağlamaya hakkım yoktu. Arkasından yasını tutmaya bile layık değildim. İğrenç, bencil bir insandım ben. Kendi acımın, bebeğimin önüne geçmesine izin verecek kadar cani biriydim. Titrek, derin bir nefes aldım. Bedenim de ruhum da yorgundu. Midem bulanıyordu. Başımda ise narkozun sebep olduğu belli belirsiz bir sızı vardı.
Gözlerimi her ne kadar açmak istemesem de göz kapaklarım bana itaat etmeyerek yavaşça açıldı. Gözlerim tavanın detaylarına takılırken bu odanın klinik odası olmadığını anlamam zor olmadı. Bu oda Aras'ın odasıydı. Klinik odasında uyumuş onun odasında uyanmıştım. Burada ne işim olduğunu ya da nasıl gelmiş olabileceğim düşünceleri zihnimi ele geçirirken Aras'ın olanları öğrenmiş olma ihtimalinin endişesiyle hızla yataktan doğruldum.
Tam önüme bakıyordum ancak Aras'ın pencerenin önünde duran koltukta oturduğunu fark edebiliyordum. Yakıcı bakışlarını üzerimde hissediyordum. Dik tuttuğum başımı ona çevirdim. Ona bakmamla elinde bir bardak içki ile duran Aras'ın ateş saçan gözleri ile karşılaşmam bir oldu. Gözleri suratıma bütün nefretini öfkesini kusmaya yetmişti, sözlerine gerek bile yoktu. Mavi gözler kırmızıya çalmıştı. Kızgındı. Hem de çok kızgın. Ama kızmaya hakkı yoktu. Bu sonu onun yüzünden tercih etmiştim. Yatağına orospuları almak yerine acısını yaşasaydı şimdi ben, bebeğim ve Aras mutlu bir aile olabilirdik.
Bebeğim... Kalbime hançer saplandı. Bebeğim yoktu. Sebep ne olursa olsun ben onu öldürmüştüm. Ellerim istemsizce karnıma giderken gözlerim de dolmaya başladı. Aras'ın göz hapsinde tuttuğunu bildiğim bedenimi güçlü tutmaya çalışsam da nafileydi. Son dakika beni duymamış olmaları, onu benden almaları canımı yakıyordu ve kime karşı güçsüz gördüğüm zerre umurumda değildi.
"Sakın bana onun için üzüldüğünü söyleme ve sakın bana onu önemsediğini gösteren hareketler yapma." Sesin sahibi Aras'tı ama o kadar yabancı o kadar soğuk bir sesti ki konuşanın o olduğunu görmesem asla Aras olduğuna inanmazdım.
Bedenim öfkeden titrerken acıyla akan yaşlarım yerini sinirden akan yaşlara bıraktı. Sinirlenmesi, nefret etmesi gereken bendim ama öldürücü bakışlarıyla canımı yakmaya çalışan Aras'tı. Bu sözleri benim ona söylemem gerekiyordu onun bana değil! Onun şerefsizliğinin bedelini ödüyorduk! Hızlı atan kalbimi yavaşlatmak için derin bir nefes aldım. Biliyordum ki şu an konuşursam sözcükler boğazıma takılacaktı ve kendimi ifade edemediğim için haklıyken haksız duruma düşürecektim. Sakinleşmek ve zihnimi toparlamak için kısa da olsa zamana ihtiyacım vardı.
Sustum. Panik atağımın geçmesini beklemek için, zihnimin berraklaşması için sustum. Lakin o susmadı. Sessizliğimi suçluluk kabulü olarak gören Aras sert bir sesle "Ağlamayı kes Avukat. Onun canını almaya kalkmışken yüzsüz gibi onun için bir damla göz yaşı akıtmaya dahi hakkın yok." dedi. Tanıştığımız zamanlardan daha nefret doluydu sesi. Bakışları benden iğrendiğini bedenimin her ayrıntısında hissetmeme sebep oluyordu.
Benden iğreniyorsa evine neden getiriyordu? Sayısız kadını attığı yatağına neden yatırıyordu? Benim ondan iğrenmem gerekiyordu onun benden değil. Kendimi ona güçsüz gösteremezdim. Suçlu oyken karşısında aciz kalamazdım. Yüzümü hoyratça sildim. Kendimi toparlayıp sert çıkarmaya çalıştığım sesimle "Ne işim var benim burada?" diye sordum. Diliyle dişlerini ve hafifçe de dudağını yalarken güldü. "Nerede olmayı isterdin Avukat? Bebeğinin parçalanan cesedini gömmek için bulduğun bir mezarlıkta mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
ChickLitAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...