ANKA KUŞU

3K 769 1.2K
                                    

YILDIZI PARLATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN🦋

ARAS

Bakışlarım tablo asılı duvarda sabit kalırken bir taraftan da elimde ki biblo ile oynuyordum. Derin bir nefes alıp sesli şekilde geri verdim. Olanlara hala inanamıyordum. Evet ilişkimiz peri masalı gibi başlamamıştı ancak sonu kötü biten destanlara dönüşeceğini de asla düşünmemiştim.

Boş bakışlarımı duvardan çekip elimde ki bibloya çevirdim. Bibloyu hafif yukarı kaldırdım. Alaylı bir gülümseme ile "Cübbe giymiş Avukat çocuk. Gerçekten çocukların çocuk olmasına ne zaman izin vereceğiz biz? Ya kar küresinde öpüşürler ya da avukat cübbesi, doktor öğretmen önlüğü giyerler.. Ne saçma." diye söylenirken bibloda ki çocuğun sorgulayarak bakan gözleriyle karşı karşıya kaldım.

Elimdeki bibloyu hızla yanıma bırakarak ellerimi saçlarımın arasına geçirip çekiştirdim. "Ne saçmalıyorsun Aras sen? Onca olandan sonra derdin gerçekten biblo mu?" diyerek kendime sitem ederken derdimin aslında biblo olmadığının da çoktan farkındaydım. Derdim Sena'ydı. Onun bana yaptığı yanlıştı. Olanlara rağmen benim onu affetmek için yanıp tutuşuyor olmamdı. Sırf onu haklı çıkarmamak için saçma sapan bir şeyler düşünerek zihnimi doldurmayı tercih etmiştim ama nafileydi. Sena'yı düşünmeden 1 dakikadan fazla duramıyordum.

Karma karışıktım. Ve kendimi bu karmaşadan kurtarmanın hiç bir yolunun olmadığı hissi bedenimi ele geçirirken kendimi kapana kısılmış gibi hissediyordum. Çaresiz, güveni kırılmış ve bir o kadar da acımasız. Acımasız ve merhametsiz olmak benim olaylara karşı savunma mekanizmamdı. Birisi canımı yaktığında, ben onun canını daha çok yakmak istiyordum. Sena ise onlardan birisi değildi. Ona karşı ne kadar kızgın olursam olayım ağır bir ceza kesmemiştim.

"Tabi bebeğini elinden almayı saymazsak." diyen iç sesimin ironi dolu tonlaması sinirlerimi bozdu. Bebeği alma kararımı düşünmek istemiyordum. Düşündükçe işin içinden de çıkamıyordum zaten. Gerçekten Sena'nın elinden bebeğini alabilecek miydim? Onu dipsiz kuyulara atıp orada acı çekerek ölmesine razı gelebilecek miydim? Kalbim bu kadar kararmış mıydı benim.

"Off"  diye bağırdım. Bilmiyordum, lanet olsun ki bilmiyordum. Öfke içime o kadar işlemiş, gözümü o kadar kör etmişti ki hiçbirinin cevabını bilmiyordum. Ne düşüneceğimi, nasıl davranacağımı bilmiyordum. Onu bu eve hapsetmiştim, kendimi ise susmak bilmeyen vicdanıma. Ayrı ayrı yansak da günün sonunda ikimizde yanıyorduk işte. Bir sonuca varmak için birbiri ile yarışan düşüncelerimi hizaya koymaya çalıştım. Başaramadım. Öfkem ayrı, mantığım ayrı, kalbim ise apayrı bir şey söylüyordu ve ben kime kulak vereceğimi şaşırmış durumdaydım.

Ellerimle sert bir şekilde yüzümü ovuştururken Sena'nın oda kapısının kapandığının sesi geldi kulağıma. Evde ben, Yavuz ve Sena dışında kimse olmadığına göre Yavuz aşağıya geliyor olmalıydı. Dağılan yüzümü toparlayarak sert bir ifade takınmaya çalıştım. Bu gün taktığım sahte maskemde pekte başarılı olmayacağımı bilsem de denemek zorundaydım. Yavuz kafamın karışık olduğunu görürse sinsi bir zehir gibi içime sızmaya çalışırdı ve ben göz açıp kapayana kadar Sena'yı affetmiş olurdum.

"Aras" diye bağıran Yavuz'un sesiyle olduğum yerde huzursuzca kıpırdandım. Dilim üst damağıma değerken kaşlarım da öfkeyle çatıldı. Kızgın bakışlarım sahtelikten uzaklaşmıştı. Artık yüzümde gerçekten sinirliydim. Bu puşt bana sesini mi yükseltmişti yoksa kulaklarım yanlış mı duyuyordu? Bakışlarım öldürücü bir hal alırken merdivenlerden inen Yavuz'a baktım.

Sinirden kızaran yüzü ile yüzüme bakıp işaret parmağı ile yukarıyı işaret etti. "Yukarıda hamile bir kadın var. Ne olursa olsun senin çocuğuna hamile bir kadın! Ve sen o kadının hamile olmasını umursamadan eve kapatıyorsun. Bu da yetmezmiş gibi elinden telefonunu alıyorsun!! Aras sen ne yaptığının farkında mısın? Sena hapishane de mi yoksa esirin mi? Nasıl bu kadar düşüncesiz davranabilirsin aklım almıyor?"

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin