SENA
13 YIL ÖNCE TANIŞTIKLARI GÜN
Üniversitenin ilk yılında fakültenin en gözde arkadaş grubunun içindeydim. Yeliz, yeni arkadaşlarımı sevmese ve onlarla arkadaşlık etmeme kati süratle karşı çıksa da ben onları seviyordum. Onlarla olan dostluğumdan memnundum. Onlar için çocukluk arkadaşım , kardeşim olan Yeliz ile ters düşmeyi bile göze almıştım.
Çünkü Yeliz ile farklı düşünüyorduk. Bana göre sürekli içkili ve toz kullanılan ortamlarda takılmaları onları kötü yapmazdı. Tabi zevk için masum insanların hayatlarına zarar veriyor olmalarını saymazsak. Ee bunu da ben yanlarındayken yapmadıkları için benim açımdan bir sorun olmuyordu. Eğlencelilerdi. Onların yanında gam keder kalmıyordu. Ve kim kiminle ne kadar yattı diye konuşup sonrada o kişiyi kaşar olarak damgalamıyorlardı. Onlarla hürdüm. İstediğim şeyi istediğim zaman yargılanma korkusu olmadan yapıyorum, diye düşünsem de zamanla düşüncelerim değişti.
Başıma gelen olayla Yeliz'in haklı olduğunu görmeye başladım. Canımdan çok sevdiğim abim babamın pis ve karanlık dünyası yüzünden öldürülmüştü. Beni ve kardeşimi korumak için girdiği bu karanlık alemde kendini korumayı ihmal ettiği için öldürülmüştü.
Babamın ona işlerin başına geçmezse beni evlendireceği ile tehdit ettiği gün çaresizce başına gelecekleri kabul etmiş, köşede ağlamaktan bitap düşmüş halde duran ben ve Kerem'e ise "Sizi bu iğrenç dünyaya bulaştırmalarına asla izin vermeyeceğim. Size bu kötülüğü yapacak olan karşısında beni bulur. Benim için siz temiz kalın." demişti.
16 yaşında temiz kalmak için söz vermiş olsam da üniversitenin ilk yılı verdiğim sözleri unutup uyuşturucu hariç her türlü pisliğe bulaşmıştım. Sonrasında kendimi toparlamak istesem de olmadı. İnsanoğlu bir kez pisliğe bulaşmaya görsün öyle kolay kolay kurtulamıyor.
Abim bende ki olumsuz değişimin farkındaydı. Eve 2 günlüğüne gittiğim bir günün akşamında Ankara dönüşü için hazırlanırken abim başına gelecekleri hissetmiş gibi ellerimden tutup "Sen benim bu dünyadaki diğer yansımamsın Sena. Sakın babamlara benzeme. Tek derdin para ve zevklerin olmasın. Sen Kahraman Eroğlu'nun kızı değilsin, Ozan Eroğlu'nun kardeşisin. Buna göre yaşa." demişti.
O gün ona düzeleceğime söz vermiştim. Çevremi değiştirmesem de huylarımı değiştirmeye başlamıştım. İnsanların zayıflıkları ile alay etmeyi bırakmış, onları küçük görmekten vazgeçmiş, her gece olan içki partilerimi ise azaltmıştım. Düzelme yolunda o kadar güzel ilerliyordum ki bu halimi Yeliz bile tasdik etmeye başlamıştı.
Ta ki abimin ölüm haberini alana kadar. Abimin benden koparıldığı gün, 27 Eylül, ömrümde en nefret ettiğim gündü artık. İş çıkışı eve giderken abimi pusuya düşürüp öldürmüşlerdi. Babam çatışma dese de yalan söylüyordu, biliyordum.
Her şeyi bilsem de bilmediğim bir şey vardı. Ben abim olmadan nasıl yaşanır bilmiyordum. Ben hiç onsuz nefes almadım, onsuz uçmadım. Hep yanımdaydı. En büyük destekçimdi. Daha ayağım taşa değmeden önümdeki bütün taşları yolumdan alırdı. Hem o benim sadece abim değildi. Babamdı, annemdi, abimdi. Sahip olduğum en değerli varlıktı.
Bu düşüncelerimi arkadaşlarıma anlattığımda bana destek vermek yerine önüme attıkları beyaz torbayı göstererek "AL BUNU DENE. CANININ ACIMAYACAĞINI GÖRECEKSİN" cevabını verdiler. Yeliz'de staj döneminde olduğu için sürekli ya derste ya da oteldeydi. Doğru düzgün onu göremediğim için derdimi de anlatamıyordum. Telefon etsem yaralarımı sarmaya gelirdi. Ama iyi günümde doğru düzgün ona selam vermezken kötü günümde yanımda olmasını beklemek bencillik olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU
ChickLitAşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdiği kadının attığı cehennemde masumiyetini kaybeden Selim Egeli... Sevdiği adamı öldü diye bildiği i...