KARANLIK

3.3K 763 1.5K
                                    

SENA

Aras'ın beni neden apar topar eve gönderdiğine bir türlü anlam veremiyordum. Kafamın içinde dönüp duran düşünceler yetmezmiş gibi bir de içimi yiyip bitiren kurda dur diyemezken öfkeyle soludum. "Bir insan hiçbir sebep yokken neden sevgilisini evde istemezdi ki? Neden apar topar onu kendi evine gönderirdi." diyen sorgulayıcı düşünceler zihnimi ele geçirmiş haldeydi.

Bütün bu soruların yanıtı belliydi. Kabullenmek istemesem de cevabı basitti. Beni aldatıyordu. Bizim yatağımızda beni aldatıyordu. Ben görmeyeyim diye de beni evde göndermişti. Zihnimden geçenleri daha fazla tutamayarak "Acaba gerçekten eve kız atacak olabilir mi? Beni o yüzden evden göndermiş olabilir mi?" diye mırıldanırken lavabo tezgahının önünde duran Yeliz söylediklerimi duyunca homurdandı. Başımı iki elimin arasından çıkarıp ona bakarken kendimi savunucu bir tonlamada "Ne var? Sen demedin mi adam seks makinesi diye?" dedikten sonra omuz silktim.

Makinanın içerisinden çıkardığı bardakları dolaba yerleştirmek için elinde tutarken bıkkınlıkla yüzüme baktı. "Sena, senden önce ki Aras Yiğitsoy tamda bahsettiğin gibiydi ama şuan da evinde kaldığın adam aşk ve seks konusunda Aras gibi değil de daha çok Selim gibi hareket ediyor farkında mısın?" Bardakları tezgahın üzerine bırakıp iki eliyle tırnak işareti yaparken "Artık tek eşli kendisi." dedi.

Dudaklarım büzülürken hafif yana kıvrıldı." Öyle mi diyorsun?"

"Evet" derken aldığı bıkkınlık dolu nefesi de verdi. İkna etme çabasıyla yüzüme bakıp "Bu adam sana aşık hem de kör kütük. Seni bu kadar severken iki dakikalık zevk için seni kaybetmeyi göze alamaz. Ben başka bir şey olduğunu düşünüyorum." dedi.

Haklı olabilir miydi? Gözlerimi sıkıca kapatıp ciğerlerimi zorlayacak kadar derin birkaç nefes aldım. Mantıklı düşünmeye çalıştım. "Sena yapma şunu kendine. İsmi, yaşayış tarzı, işi farklı olsa da seni hala ilk günkü gibi seviyor." diyen Yeliz'in sesiyle gözlerimi açtım.

Söylediklerinde haklıydı. Beni bu kadar severken aldatmazdı, daha yeni kavuşmuşken bizi ayırmazdı. Başka bir şey olmalıydı. Elimi yüzüme bastırıp hoyratça sıvazladım. Çökük olan omuzlarımı dikleştirip vücuduma yayılan öz güven dalgasıyla Yeliz'e baktım. "Off... Haklısın. Saçmaladım.  Onca sene beni bekleyen adam benimle yattığı yatağa başkasını atacak değil ya? İşle ilgili bir sorun olmalı."

Arkası dönük bir şekilde elinde olan bardakları dolaba yerleştirirken "Sonunda mantıklı düşünmeye başladın." dedi.  Ortam derin bir sessizliğe boğulurken hipnoz olmuş gibi yıkanan bulaşıkları yerleştiren Yeliz'i izlemeye başladım. Hali tavrı normal görünse de bir gariplik vardı. Bulaşık yerleştirirken şarkı söyleyen kız şimdi sessizce işine odaklanmıştı. Yemek yerken de uzaklara dalıp gitmişti.

Olanları anlamak için sessizce onu seyretmeye devam ettim. Dikkatli bir şekilde inceleyince Yeliz'in düşük omuzları ve ara ara verdiği derin nefesleri fark ettim.  Ne kadar aptal bir insandım ben? En yakın arkadaşımın derdini kapıdan girdiğim ilk anda fark edeceğime son saniyeye kadar anlamamıştım. Biran önce kendi sorunumu bir kenara bırakıp onunla ilgilenmem gerekiyordu. Elimi çenemin altına yerleştirip "Bana bir baksana sen." dedim.

Sesimi duyunca makinaya eğilmekten vazgeçip bana döndü. Yüzündeki asık çizgilere baktım. Sessiz kalınca sabırsız bir halde "Ne var Sena, niye bakıyorum sana." dedi. Kaşları çatıktı. Ne zaman strese girse yaptığı gibi sağ eliyle sol omzunu  parçalamak istercesine kaşıyordu. Bir sorun olduğu kesinleşmişti artık. "Senin neyin var? Ne bu haller?"

Olduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Bir cevap vermeden makinada ki bardaklara eğilip eline aldı. Büyük bir acı ya da travma yaşamıştı ve bundan kaçmaya çalışıyordu. Sorunu öğrenmezsem Yeliz bu karanlıkta boğulurdu, biliyordum. Bulaşık yerleştirmeye devam edip soruma cevap vermeyince sorgulayıcı gözlerimi üzerine dikip uyarıcı bir tonlamada "Yeliz." dedim.

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin