İLKLERİN GÜNÜ

9K 1.2K 2.7K
                                    

Evet arkadaşlar yeni bölümümüz geldi. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ☺️

Sizi üzecek bir haberle geldim. Bundan sonra bölümler haftada bir gün gelecek. Oda cuma olacak. Haftada iki bölüm yazmaya çalışınca olmuyor. Yazdığım bölüm içime sinmiyor. Ne duygularımı ne düşüncelerimi tam olarak anlatamamış oluyorum. Sizin de bu duruma saygı göstereceğinizi biliyorum. Hepinize iyi okumalar :)

Bölüm Aras'ın ağzından aklınızdaki bir çok soru işareti bu bölüm cevaplanacak :)

ARAS

  Aras Yiğitsoy olduğum günden bu yana buz gibi katı yüreğimde ilk kez ılıklık hissetmiştim. Bu hiç iyi bir şey değildi. Farkındaydım.  Hak etmeyen bir kadın için kalbim olduğundan hızlı atmamalıydı. Cehennemimi yaratan kadın için içimde nefretten başka bir şey olmamalıydı . Aslında onun gibi birine nefrette fazlaydı. Çünkü o bu duyguyu bile hak etmeyecek biriydi.

Uzun süre düşündükten sonra içimdeki bu hissin sebebini bulmuştum. Ya da ben bulduğumu düşünüyordum. Kalbimdeki ılıklığın tek nedeni ondan alacağım intikam vaktinin gelmiş olmasıydı. Öyle yada böyle hayat bizi karşı karşıya getirmişti. Hem de Sena'yı benim avukatım  yaparak.  Buda demek oluyordu ki dava sürecinde onun ipi benim ellerimde olacaktı. Ve onun canını istediğim gibi yakabilecektim. Tek yapmam gereken biraz sabırlı olup onu yakınlarımda tutmaktı. Sonrasında ise olacakları büyük bir keyifle seyredecektim.

   Kalbimin derinliklerinden gelen acı dolu bir ses "Emin misin?" dedi. Soruyla bocaladım. Bir an olsun duygularımla hareket ettim. Kalbimin derinlerinde gömülü olan diğer soruların gün yüzüne çıkmasına izin verdim . "Acaba  beni kurtarmak için gelmiş miydi?  Gerçekten beni önemsemiş miydi?  Adliye  koridorlarına girer girmez gözleriyle kavuşacak mıydı gözlerim. "

  Zihnimde "SENİN İÇİN DEĞİL ÜNLÜ MAFYA BABASI ARAS YİĞİTSOY İÇİN GELDİ. SELİM EGELİYİ ÖLÜME TERK ETTİ. BUNLARI NE ÇABUK UNUTTUN" diye yankılanan gerçekleri duymak her ne kadar canımı yakmış olsa da doğruydu. O Sena Eroğlu'ydu. Onun için kişilerin değil paranın, unvanın ve itibarın önemi vardı. Sırf bu yüzden bile Aras Yiğitsoy'u savunma fırsatını asla kaçırmazdı. Onun hakkında olumlu düşündüğüm küçücük bir şey bile gerçekleri tokat gibi yüzüme çapmıştı. Bu da emek oluyordu ki "Derinliklerde gömülü olanı diriltmeye çalışmak aynı acıyı baştan yaşamaktan başka bir şey getirmiyordu."

  Adliyeden içeriye girip soğuk koridorlarda yürümeye başlayınca gözlerim istemsiz bir şekilde onu aradı. Gözlerimin onu aramasının tek sebebi paraya ve güce tapan birisi olduğu konusunda haklı olduğumu kendime ispat etmekti. Lakin görünürde yoktu. Yoksa beni şaşırtıp davayı almaktan vaz mı geçmişti?

Hepsinin cevabını birazdan alacaktım.  Ama Sena'dan önce hesaplaşmam gereken başkası vardı. SAVCI...

Geldiği günden beri adamın tek derdi bendim. Bıkmadan usanmadan benimle uğraşıyordu. Kaçırdığım silahlarla, hesabımda nereden geldiği belli olmayan paralarla işi yoktu. Onun işi direkt benim itibarımlaydı. Bunu evime baskın yapmaya gazetecilerle geldiği gün anlamıştım.  Tabi onun istediği olmadı. Basına benimle ilgili tek bir kelime dahi yazılmadı. Ama böyle bir duruma düşmem bile Savcı'ya karşı suikast düzenlemem için yeterliydi. Bense böyle bir şey yapmamak için kendimi zor tuttum. Sakin kalmaya çalıştım. Çünkü biliyordum ki Savcı'nın istediği de tam da buydu. Sinirle hareket edip hata yapmam. Bunu daha çok beklerdi. Ben "Aras Yiğitsoy" dum. Buralara da öfkemle değil zekamla gelmiştim.

Savcının kim olduğuyla ya da benimle neden uğraştığıyla ilgili detaylı araştırma yapmıştım. Hakkında yüzeysel bilgiler  dışında en ufak bir ayrıntıya ulaşamadım. Yavuz, İzmir'e gidip oradaki arkadaşları ile görüştü. Ama oradan da bildiklerimiz dışında ekstra bir şey çıkmadı. Sanki bu yapacaklarımı biliyordu ve hakkında bilgi alamayalım diye kendisi ile ilgili her şeyi önden gizlemişti. Anca korkaklar böyle şeyler yapardı. O da bu kadar detaylı çalıştığına göre bir şeyden korkuyor olmalıydı.

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin