YENİDEN DOĞUŞ

2K 458 546
                                    

YILDIZI PARLATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN
🦋BARIŞMADAN ÖNCEKİ GÜNLER🦋

SENA

"Bazı anlamlar, kalıplara sığmıyor. Bazı anlamlar, kelimelere sığmıyor. Bazı anlamlar, insanın yüreğine sığmıyor. Bazı anlamlar, yaşarken lanet anlamını kazanıyor. Kazanmaması gereken anlamını, insanın canından can alarak kazanıyor. Ölüm gibi... Masum bir bebeğin ölümü gibi... Üç kelimeden oluşmasına rağmen insanın boğazda yumru oluşturan, Allah'ın cezası kelimeler dizini gibi... Bazı kelimeler, keşke anlamsız olarak kalsa, keşke anlamlarının ne ifade ettiğini asla anlamasak.. Keşke.. Keşke.. Keşke.."

Bahar güneşinin altında okuduğum kitaptaki cümleler boğazımda bir şey sıkışmasına sebep oldu. Hamile olan bir insan okumak için neden böyle bir kitabı seçerdi ki? Zaten bebeğimi kaybetmekten korkarken birde böyle bir drama okumama gerçekten gerek var mıydı? Elbette yoktu. Zihnime doluşan karanlık düşünceleri dağıtabilme umuduyla başımı iki tarafa sallasam da başarılı olamadım. Bastırmaya çalıştığım korkularım okuduğum kitap sayesinde gün yüzüne çıkmıştı.

Gözlerim yanmaya başladı. Derinden bir of çektim. Kitabın kapağını sertçe kapatırken "Aptal Sena, aptalsın sen. Okuyacak başka kitap bulamadın mı?" diye söylenmeye başladım. Kalbim sıkıntıyla kasılırken karnımdaki huzursuz kıpırtıyı hissedince boşta olan elimi karnımda gezdirdim. Kendimi huzursuz ettiğim yetmezmiş gibi oğlumu da huzursuz etmeyi başarmıştım. "Aferin Sena." diyerek iç geçirdim.

Ozan Aslan, tam olarak Aras'ın küçük versiyonu olacaktı. Ne zaman sıkılsam, sinirlerim bozulsa bu durumdan rahatsız olduğunu karnımın içerisindeki kıpır kıpır hareketleri ile dile getiriyordu. Ellerimle kocaman olmuş karnımı okşarken "Tamam anneciğim ben sakinim sende sakin ol.  Sadece seçimlerime kızdım o kadar." dedim. Karnımı okşamaya devam ederken hareketlilik azaldı.  Başımı sitemle iki tarafıma sallayıp gülümserken hıhlayarak nefesimi verdim. "Biliyor musun oğlum, ben senin adını yanlış seçmişim. Senin adın Junior Aras olmalıymış. Çünkü sen babanın aynısı olacaksın. Beni kimse üzemeyecek, kimse canımı yakamayacak ama sen hepsini yapacaksın."

Karnımda bir hareketlilik daha hissettim. Huzursuz zamanlarımda ki kıpırdanmalarını dahi çok seviyordum. Varlığını içimde hissetmek kalbime bahar getiriyordu. Karnımda büyüyen varlığın hareketlerini hissetmek, karnımın üzerinden de olsa ona dokunmak mükemmel bir histi. Gerçi arada bir duvar olmadan dokunmama az kalmıştı. Çağlar iki hafta içerisinde doğumun gerçekleşeceğini söylüyordu.

Gözlerim karnımda dururken elimi hareket eden bedeninin üzerinde gezdirdim. "Hiç şikayet etme oğlum. Hoşuna gitmeyen şeylerde sergilediğin tavırlar bile babanın aynısı. Ne olurdu sanki baban yerine amcana ve dayına benzeseydin." Bir kıpırdanma daha hissedince içten kahkahamı koyuverdim. Şikayet ediyor gibi olsam da en büyük hayalim Aras'a benzeyen bir oğlumun olmasıydı ve bu şimdi gerçek oluyordu.

Su götürmez başka bir gerçek daha varsa oda babasıyla nasıl uğraşıyorsam oğluyla da o kadar uğraşacağımdı. Tek duam ise babasının karanlık tarafını almamasıydı. Karnımdaki elimin altında ayağı olduğunu hissettiğim yer parmaklarıma doğru dokundu. Gözlerimin içi parlarken dudaklarımda bir gülümseme belirdi. Sanırım bu söylenmelerime karşı şikayetti. "Tamam, tamam bir şey demedim. Ben seni olduğun gibi severim." Tatlılıkla işaret parmağımı birkaç kez karnıma vurdum. "Küçük eşkıyam benim."

Midemden gurultu sesleri yükselirken açlık hissi de oluşunca yüzümde solmayan tebessümün yerine yenisi eklendi. "Sen acıktın mı anneciğim, sen bir şeyler mi yemek istiyorsun." Yanımda duran meyvelerden yiyebilmek için bir süredir elimde tuttuğum kitabı meyvelerin olduğu yere meyveleri ise kucağıma almaya karar verdim. Esma Anne meyveleri köyden getirtmişti. Evdeki her şey organik ve iştah açıcıydı. Dudaklarımı iştahla yaladım. Karnımdan ise bir gürültü daha yükseldi.

ANKA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin