Gizem

1.3K 102 28
                                    

Havanın güzel olması güzel bir ormanlık alana gelmeme sebep olmuştu. Tek başımaydım ama huzurluydu. Sessiz sakin.. Evden termosla getirdiğim kahveyi bardağıma dökmüş, bu güzel ve temiz havayla beraber içiyordum. Zihnim bomboştu. Bugün dinleme günü olmuştu onada.

Yere, getirdiğin örtünün üstüne oturmuştum. Hava kararmak üzereydi ama buraya kimse gelmemesine rağmen burası ışıklandırıldığı için rahattım. Burası aslında piknik alanıydı ama nedense kimse gelmiyordu.

Olduğum yer ağaçlıktı ve düzdü ama ileriye baktığımda aşağıya doğru indiğini görüyordum. En azından düzlük fazlaydı. Buranın ışıkları yandığı zaman aşağıdaki küçük gölünde güzel gözükeceğini düşünüyordum.

Bir süre sonra hava karardı ve ışıklar yandı. Ayrıca hava da soğumaya başlamıştı ama gitmeyi düşünmüyordum. Keşke hırkamı arabada bırakmasaydım..

Olduğum yer aydınlanmıştı ama ışıksız olan kısımlarda zifiri karanlıktı. Benim için sorun değildi. Karanlıktan korkmuyordum. Derken arkamdaki çalılıkların çıtırdadığını duydum. Ayağa kalktım ve arkamı döndüm. Zifiri karanlıktan hiçbir şey göremiyordum.

Aynı çıtırtıyı tekrar arkamda duyduğumda irkilerek arkamı döndüm. Kalp atış hızım artarken derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalışıyordum. "Kim var orada..?" Dedim ürkekçe. Kim demişti benim karanlıktan korkmadığımı? Yutkundum ve etrafıma bakınıp dinlemeye başladım.

Aniden ağacın arkasında bir karaltı gördüm. Olduğu ağaca asılı bir lamba olduğu için yüzünü göremiyordum ama ellerim titremeye başlamıştı. "K-kim var orada..?!" Dedim. Oradaki şey bir anda ışınlanır gibi üstüme koştuğuna çığlık attım ve kaçmak için dönemeden sırtım bir ağaca yaslandı. Adam benden biraz daha uzundu ve ağırlığını üstüme verip beni ağaçla arasına sıkıştırmıştı. Kıyafetleri baştan sona simsiyahtı. Ellerindeki eldivenler dahil..

Çığlık atmak üzereyken eliyle ağzımı kapattı. Kafası boynum ve omzum arasında duruyordu ve nefesini hissediyordum. Tüylerim diken diken olmuştu. "Ne arıyorsun burada?" Dedi sert bir sesle. Ama sesinde birazda eğlenen bir ton vardı. "B-ben.." cümlemi devam ettiremedim, yutkundum. "Ben oturuyordum.." dedim korkarak. Adamın yüzünü görmeye çalışıyordum ama öyle bir duruyordu ki ne hareket edebiliyordum nede yüzünü görebiliyordum.

"Çok taze." Diye fısıldadı. "Ne?" Dedim. Sesim korkudan çok kısık çıkıyordu. Alt dudağımı ısırıp gözlerimi kapattım. Aniden üstümden çekilince yere düştüm. Kafamı kaldırıp adama baktığımda bir başkasıyla dövüşüyordu. Kalkıp kaçmak istedim ama kalkamıyordum. Titreyen yer sadece ellerim değildi. Bütün bedenim titriyordu. Ve sanırım artık karanlık fobimde vardı.

Beni sıkıştıran adam yere düştüğünde diğer adam ayakkabısını adamın göğsüne bastırdı. "Seninle sonra konuşacağız. Kaybol şimdi!" Dedi, adam son cümlesini bağırarak söylemişti. Yerde yatan adam hızla kalktı ve koşarak uzaklaştı. Bu ses çok tanıdıktı. Gözleri yavaşça bana döndü. Simsiyah saçları şirkettekinin aksine daha dağınık ama mükemmel duran, yemyeşil gözleri ise lambaların yaydığı ışıktan daha çok ışık saçan Asil karşımda duruyordu. Gözlerim hızla açılırken yavaşça ayağa kalktım.

İkimizde konuşmuyor sadece birbirimize bakıyorduk. Göz temasını kesip korkarak gözlerimi karanlıkta gezdirdim. "Hava karardıktan sonra burada bulunma. Hava karardıktan sonra burası çok tehlikeli olur." Dedi Asil. "O neydi..?" Diye sordum. "O insan değildi o neydi!?" Dedim hafifçe sesimi yükselterek. Asil üstündeki siyah deri ceketi çıkardı ve bana doğru adımladı. Geriye kaçmak istedim ama arkamdaki ağaç buna izin vermemişti.

Ceketi omuzlarıma bıraktı. Asil'in kokusu üstüne sinmişti. Tatlı ve hafif bir koku değildi ama çok çok sert ve acıda değildi. Ortada bir şeyde değildi. Sert daha baskındı ama rahatsız etmiyordu.

"Asil Bey onun ne olduğunu biliyorsunuz." Dedim. "Sadece ismimle seslen lütfen. Hatta mümkünse şirkettede böyle olalım. İnsanların bana bey diyip sizli konuşmasına alışık değilim." Dediğinde konuyu değiştirmeye çalışıyordu.

"Tamam tamam. O neydi..?" Diye sordum tekrardan. "Bence bunu sorgulamamalısın." Dedi Asil. "Az önce bana bir şey saldırdı ve ben bunu sorgulamayacak mıyım?! İmkanı yok!" Dedim. "Ne işler dönüyo-..!" Diye bağırırken eldivenli eliyle ağzımı kapattı. "Şşt! Bağırma!" Dedi. Elini ağzımdan yavaşça çekti. "Neden?" Diye sordum. "Bak burada sana anlatamayacağım şeyler dönüyor ve şu an burada olmamalısın." Dedi Asil. "Anlatmadan şuradan şuraya gitmiyorum. Kurtarmasaydın o zaman.." dedim. Aslında kurtardığı için ona minnettardım ama böyle söylemem gerekmişti.

"Anlamıyorsun. Gitmen gerekiyor." Dedi gözlerime bakarak. "Bugün burada ne olup ne bittiyse her şeyi unut. Lütfen." Dediğinde yutkundum. "Unutamam. Bu mümkün değil. Hiçbir şeyi sorgulamadan veya unutarak gidemem buradan. Gitsem bile bu hiçbir şeyin çözümü olmaz." Dedim. Soğuktan ve belki birazda olsa korkudan titreyen ellerimi yumruk haline getirdim.

Asil tam cevap vereceği sırada kafasını döndüğü kadar arkaya çevirdi. "Doğu ya git ya ben götüreceğim. Tehlikedesin." Dedi fısıldar bir ses tonuyla. "Gitmiyo-.." sözümü bitirmeme izin vermeden bir anda arkamı döndürdü ve beni sırtımdan büyük bir güçle ormanın çıkışına doğru ittirmeye başladı. Onun gücüne karşı yavaş kaldığım için bir anda kendimi kucağında buldum. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Asil koşmaya başlamıştı.

Kucağında ben varken bile çok hızlı koşuyordu. Kendimi arabamın sürücü kotluğunda bulduğumda Asil hızla arkasına baktı. "Hemen git buradan yarın konuşuruz!" Diye bağırdı. Aniden gaz pedalının sonuna kadar bastım ve eve doğru hızla sürmeye başladım.

Ne yaşamıştım lan ben?

...

Vampir Seçimleri/ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin