Kahvaltı

550 43 0
                                    

Ay bugün dolunaydı. Parlak ışığı bulutsuz havada yüzüme çarpıyordu. Dirseklerimi korkuluklara yaslamıştım ve ne yapabileceğimi düşünüyordum. Babamı bulmalı ve onu Tuğkan'ın etkisinden kurtarmalıydım. Manyak herif her geçen gün daha da manyaklaşıyordu.

Tuğkan'a olan sinirim ve nefretim anneme zarar vermesiyle daha da artmıştı. İçimdeki küçük aleve elindeki kuru otlarla koşup o küçük alevi yangına çevirmişti. Her geçen gün o yangını daha da büyütüyordu. Kendi aleyhineydi. O kendi büyüttüğü yangın sadece onu yakacaktı başkasını değil.

Duygusal bir yapım vardı ama sinirlendiğimde duygusal olamıyordum. Tuğkan bunu anlamış olmalıydı ama anlamamazlıktan geliyor gibiydi. Belkide yaptıklarım onun gözünde çok küçük kalıyordu. Çok iyi olduğumu iddia etmiyordum ama bence kötüde değildim.

En başta Tuğkan'ın beni kendi tarafına çekmeye çalıştığı zamanlar gelince ona gitmediğime sevinmeye başlamıştım. Ama bir yandanda onu seçmeyi düşündüğümüde hatırladım. Kötü olurdu. Seçmediğim için ve Atlas karşıma çıktığı için şanslı hissediyordum. Onun emirleri altında esir kalacağımı şimdi buradan bakınca anlıyordum. Belki beni esir aldığını direkt yüzüme çarpmayacaktı ama emirleri esir tutulduğumu hissettirecekti.

"Doğu?" Dedi arkamdan uykulu bir ses. Dirseklerimi korkuluklardan çektim ve arkamı döndüm. Atlas uykulu bir biçimde balkon kapısında duruyordu. "Saat 02.19." Dedi Atlas. Normalde bu saatlerde uyuyan her zaman ben olurdum. Atlas'sa uyanık olurdu ama bugün işler tersine dönmüştü. Yorulmuştum ve uyumak istiyordum ama uyuyamıyordum.

"Biliyorum.." dedim. "Hadi gel." Dedi Atlas. "Uykum yok." Dedim. Atlas tam uyanamamış biçimde sırıttı ve iki adımda karşımda durdu. "Hadi güzelim." Dedi tekrardan. "Yarın işlerimiz var." Dediğince anlamazca yüzüne baktım. Yüzü ayın ışığıyla aydınlanıyordu.

"Bulut hem babanın hemde Tuğkan'ın yerini bulmuş." Dediğinde gözlerimin açıldığını hissettim. "Neredeler?" Diye sordum hızla. "Şimdi söylersem oraya koşmayı bırak uçarak gidersin. Ama tek gitmemen lazım. Tuğkan her pisliği yapmış olabilir." Dedi Atlas bir elini belime belli belirsiz koyarken. "Ama.." dedim ve bir anda esnediğimde cümlemi devam ettirmedim.

Atlas beni yavaşça odaya çekti ve yatağa yatıp yine beni yanına çekti. Kafamı göğsüne yaslamıştı. Kokusunu buram buram alıyordum. Kendine has kokusu burnumdan ciğerlerime hücum ederken hafifçe gülümsedim. Karanlık oda ve Atlas'ın kokusu beni anında mayıştırmıştı.

Çok kısa bir süre sonra Atlas'ın düzene giren nefeslerine bende eşlik ettim.

*

Gözlerimi ışığın etkisiyle açtığımda esneyerek yataktan doğruldum. Mutfaktan kokular geliyordu. Ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. Atlas geldiğimi anlamış olmalı ki elindeki bıçağı bırakıp bana döndü. "Günaydın." Dedi gülümseyerek. "Günaydın." Dedim ne olduğunu anlamaya çalışarak. "Batı'yı da çağırıp güzel bir kahvaltı yaparız diye düşündüm." Dedi Atlas. Gülümsedim ve yanına yaklaştım. "Hadi sen Batı'yı çağır. Hazır sayılır." Dedi ve hızla önüne döndü. Güldüm ve tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra telefonumu elime aldım. Batı'yı aradım.

Bir kaç çalışın ardından telefon açıldı. "Günaydın abi." Dedi Batı. "Günaydın. Kahvaltı yapacağız sende gel." Dedim direkt olarak. "Kaçıncı kat?" Diye sordu Batı. "En üst kat. Tek kapı var zaten." Dedim. "Tamam geliyorum bir kaç dakikaya." Dedi Batı. "Tamam." Dedim ve telefonları kapattık.

Tekrardan mutfağa döndüm. Atlas tabakları masaya koyuyordu. Bende çatal bıçağı koydum. "Annem nerede?" Diye sordum aniden. Atlas bu soruyu beklemiyor gibi bana baktı. Gözlerimiz kesiştiğinde üstüme çöken kasvetin farkına vardım. Bana hatırlatmış gibi olmuştu. "Buraya yakın bir yerde kırmızı gözlülerin gömüldüğü yerler var." Dedi Atlas daha fazla ayrıntı vermeden. Yutkundum. Atlas yanıma gelip belimi kavradı. "Batı gelecek seni üzgün görmesin bebeğim." Dedi Atlas. Kafamı onaylar biçimde salladım. Islak elindeki suyu yüzüme attığında güldüm. Oda güldü ve belimi bıraktı. Kapı çalınca hızla kapıya ilerledim.

Açtığımda Batı'yı beklerken dehşete düşmüş bir Bulut'la karşılaşmıştım. Bir kaç saniye sonra Batı'da merdivende belirdi. "Bulut? Ne oldu?!" Dedim sesimi hafifçe yükselterek. Batı anlamaz gözlerle Bulut'un yanında duruyordu. Bulut'un gözleri Batı'ya döndü. "Batı içeri geç." Dedim. "Abi..?" Bir şeyler söylerken sözünü kestim ve tekrardan "Batı içeri geç." Dedim. Batı fazla uzatmadan içer girince kapıyı arkamdan çektim.

"Bulut ne oldu?" Diye sordum. "Doğu, Tuğkan gittikçe tehlikeli bir hal alıyor. Babanı iyice etkisi altına almış.." dediğinde yutkundum. "Bu sefer ne yaptırmış?" Diye sordum. Duymak istemiyordum. Bu soruyu sormamam gerektiğini sorduktan sonra hissetmiştim. Babam kimseye kıyamazdı. Bağırsa bile kıyamazdı. Haksızda olsa pişman olup gelip özür dilerdi.

"Bir kaç vampiri öldürtmüş. Aralarında yaşayan yada ucuz kurtulan kimse yok." Dedi Bulut söylemek istemeyerek.

Arkamdaki kapı açılınca kafamı çevirdim. Atlas yanınıza gelmişti.

Yüzümdeki ifadesizlik hüznümü gizliyordu. "Ben içeri giriyorum.. Bulut istersen kahvaltıya sende gel." Dedim ve eve girdim. Mutfağa girdiğimde Batı yaslandığı tezgahtan çekilerek önüme geldi. "Abi neler oluyor?" Diye sordu endişeli bir biçimde. "Bir şey yok?" Dedim gülümsemeye çalışarak. "Bulut abi neden geldi?" Diye sordu. "Onuda çağırdık." Dedim. "Abi..Masada üç tabak var." Dedi Batı eliyle masayı gösterirken. "Ah..Atlas unutmuş olmalı." Dedim ve dolaba uzanıp bir tabak daha çıkardım.

Şimdilik Batı hiçbir olayın içine dahil olmayacaktı. En azından şimdilik belli şeyleri bilmesi yeterliydi. Çünkü o öğrendikçe hayat onun için daha da zorlu olacaktı.

...

Vampir Seçimleri/ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin