Tuğkan

747 69 10
                                    

Gözlerimi açtığımda bir süre kımıldamadan durdum ve sonrasında oturur hale geldim. Esneyerek yataktan kalktım. Atlas ortalıkta görünmüyordu. Odanın içindeki tuvalete girip rutin işleri yaptıktan sonra tuvaletten ve odadan çıktım. Şimdiyse Atlas'ın çalışma odasının, ayrıca bu küçük eve giriş odasındaydım. Balkona adımlayacağım sırada kapı açıldı.

Bulut ve Atlas kan içinde kapının önünde duruyordu. Bulut bitmiş gibiydi. Bir kolu Atlas'ın omzundaydı ve ağırlığını tamamen Atlas taşıyor gibiydi. "Yardım eder misin?" Diye sordu Atlas sesindeki yorgunluğu gizlemeden.

Hızla yanına gittim ve Bulut'un diğer kolunu omzuma attım. Bulut'u koltuklardan birine oturttuk. "Ne oldu?" Diye sordum endişeyle. Atlas'ta pek bir şey yoktu ama Bulut cidden iyi görünmüyordu. "Dışarıda işlerimiz vardı. Saldırdılar. Bulut'a alevle saldırmışlar o yüzden böyle oldu." Dedi masanın çekmecelerinde bir şey ararken. "Yaralarımız iyileşir. Yanıklarda iyileşir hatta hiç iz kalmaz. Ama yanıklar diğer yaralara göre çok daha geç iyileşir." Dedi Atlas bilgi vererek.

Aradığını bulamayarak Bulut'un yanına geri döndü. "Bulut için ne yapacağız?" Diye sordum. "Vitakinezi ve Reiki." Dedi Atlas. Vitakinezi kısaca psişik bir tedavi yöntemiydi. Reiki'de ruhsal olarak şifa vermeye dayalıydı.

Atlas bir elini yanık olan bölgeye yaklaştırdı. Ortam bir anda iyice sessizleşmişti. Bir kaç dakikanın ardından yanık bölge azda olsa iyileşmeye başlamıştı. Bulut'un dudakları hafifçe aralandı ve kısık bir sesle ve küçük bir şekilde inledi. Gözleride hafifçe aralanınca Atlas elini çekti. Bana baktı. "Arkanı dön." Dediğinde anlamaz gözlerle baktım. "Kan vereceğim arkanı dön." Dediğinde dediğini yaptım. "Kokusundan alıyorum balkona çıkacağım." Diyerek balkona çıktım.

Balkon kapısını arkamdan kapattım. İçeride olsaydım büyük ihtimalle kana saldıracaktım.

Tuğkan'ı hissetmeye başlayınca gerildiğimi de hissettim. Kapıyı hafifçe araladım. "Tuğkan buralarda bir yerde." Dedim ve kapıyı tekrar kapattım. Atlas hemen yanıma geldi. "Burayı bilmiyordu. Bir yerden öğrenmiş olmalı." Dedi Atlas sakin bir sesle. "Diğerlerini korumamız gerekiyor. Bu binanın etrfındaki evlerde güçlü vampirler var ama dışa doğru daha az güçlüler var." Dedi Atlas. "Şu an yolda arabasıyla geliyor." Dedim.

"Onu durdurmaya gideceğim." Dedi Atlas. "Bugün yeterince yoruldun ben giderim." Dedim. "Tuğkan'a gücün yetmeyebilir. Hala o güce ulaşamamış olabilirsin." Dedi Atlas. "Sorun değil denemiş olurum. Hem bir şey olursa kolyeden haber veriririm." Dediğimde Atlas bana büyük bir endişeyle bakıyordu. "Peki. Ama seni direkt olarak görmesine izin verme. Yani üstüne bir şey giyip şapkanı kapat." Dedi Atlas. Onu kafamla onaylayıp içeri girdim ve uyuduğum odaya gittim. Siyah bol hırkamı üstüme giyip şapkasınıda kapattım.

Çalışma odasına geçtiğimde Bulut'a gözlerim kaydı. Daha iyi görünüyordu. Atlas'a baktığımda yüzündeki endişeli ifade geçmemişti. "Dikkatli ol." Dedi Atlas. "Tamam." Dedim ve hızla çıktım. Koşarak yola çıktım. Yavaş yavaş yürümeye başlarken Tuğkan'da bu yoldan bana doğru geliyordu. Atlas'ın evinden uzaklaştıktan sonra beklediğim araba göründü. Ellerimi kaldırıp sanki yolda bir şey varmış gibi sallamaya başladım. Tuğkan yavaşlayıp durdu ve camı açtı. "Arabamın benzini bitti beni en yakın benzinliğe götürür müsünüz?" Diye sordum. "Burasıda çok ıssız kimse gelip geçmiyor." Dedim.

"Arabanız nerede benim arabamda benzin var." Dedi ve arabadan indi. Tam indiği ve bagaja yürüdüğü sırada ayağına çelme takıp yere düşürdüm. "Hızlı kandın ama ya.." dedim. "Sen kimsin lan!?" Dedi bir anda. Yerden kalkıp karşıma dikildi. "Öldürmeye gittiğin yerden biriyim." Dedim. "Kırmızılar mı? Vayy! Eğlenceli olacak." Dedi ve vampire dönüştü. Bende dönüştüğümde hızla üstüme bir yumruk savurdu. Bedenimi geriye eğip yumruktan kaçtım ve bu sefer karnına sert bir tekme attım. Sendeledi ama düşmedi.

Kısa süre içinde yumruklarımız ve tekmelerimiz birbirine girmişti. Yorulmuyordu bu manyak. Aniden olduğum yerde dönerek yüzüne tekme attığımda beklemediği bu hamleye hazırlıksız yakalanmıştı. Yere düştü. "Dur dur.. sen o gün Ferdi'nin dediği kana fazla tepki veren misin?" Diye sordu Tuğkan psikopatça gülerken. "Hayır. O kim?" Diye sorduğumda tırnağıyla bileğine derin bir kesik attı. Kanı görmem ve kokusunu almamla dişlerimi sıktım. Koku her yerdeydi. Göğsüm hızla inip kalkarken yumruklarım daha da sıkılaşmıştı.

Aniden Atlas'ın dedikleri kafamda canlandı. Dudağımı kanatmak bana enerji verecekti. Dişlerimi sıkmayı bıraktığım an dudağımı kanattım istemsizce. Tuğkan ayağa kalkmış neler olduğunu izliyordu. Bir öncekine göre daha sert bir şekilde saldırdığımda oda bu sertliği bekliyormuş gibi bana saldırdı.

Uzun bir süre daha dövüştükten sonra dudağımı kanatsamda yorulmaya başlamıştım. Yeterli değildi. Bileğindeki kanı oraya yaydığı için kokusuda gitmemişti. Başım dönmeye başladığında hareketlerim yavaşlamıştı. Aniden göğsüme yediğim sert bir yumrukla geriye uçup sırtımın bir ağaca vurmasıyla yere düştüm. Ayağa kalkmaya çalıştığımda koku daha da keskinleşti. Bileğini tekrar çizmişti.

Zorla ayağa kalktığımda ayaktada zor duruyordum. "Hala pes etmedin." Dedi Tuğkan. Elimi kan akan dudaklarıma götürüp kanı sildim. Kendi kanım artık işe yaramıyordu. Dişlerimi sıktım. Atlas'ı hissediyordum. Geliyordu. Güldüm.  "Beni kurtarayacak birileri var. Ama seni yok." Dediğimde anırırcasına kahkaha atmaya başladı. Bir anda ciddileşip bana yaklaştı ve sert yumruk attı. Sırtım tekrar ağaca yaslandı.

Bir yumruk daha atacağı sırada gülmeye başladım. "Manyak mısın lan? Neden gülüyorsun?" Diye sordu Tuğkan. Aniden yandan sert bir tekme yemesiyle yere yapıştı. "Poyraz!" Diye seslendi Atlas. Bir adam ağaçların arasından çıktı. Direkt benim yanıma geldi ve beni yere oturttu. Atlas'a baktığımda adamın içinden geçmişti. Ama diğer dövdüğü insanlara göre daha sert ve sinirli yapıyordu bu işi.

Poyraz denen adam elime bir ünite kanı verdi ve üstünü yırttı. Yavaşça dudaklarıma götürdüm ve hepsini bir anda içtim. Kendime gelirken karşımdaki adama baktım. "Teşekkür ederim." Dediğimde gülümsedi. Bu adam Bulut'un takımındandı. Beyaz saçları ve gözleri onu ele veriyordu.

Atlas yanımıza geldiğinde bende kendime gelmiştim. Gözleri iyi olup olmadığımı kontrol edercesine üstümde gezindi. "Neden haber vermedin?" Diye sordu kolyeyi kastederek. Gözlerine baktım. Verebilecek bir cevabım yoktu. Bağırmıyordu ama içindeki büyük endişeyi en derin şekilde bende hissediyordum. Bakışları bana fazlasıyla hissettiriyordu.

"Ölmedim.." dedim vicdanımı rahatlatmaya çalışırken. "Ama ölebilirdin." Dedi Atlas. Endişesi gitmiyordu. Neden bu kadar endişelenmişti? Sadece yaraydı bunlar. Onlarda geçecekti..

...

Vampir Seçimleri/ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin