Parti

702 64 5
                                    

Masada oturmuş elimdeki viskiyi yudumlarken Atlas'ta karşımda viskisini yudumluyordu. Ensturmental müziğin kesilmesiyle adım sesleri duyulmaya başladı. "Yaşlı vampirler çıkıyor. Saygıdan dolayı şiirleri bitene kadar ayakta duracağız." Dedi Atlas. Onu kafamla onayladım.

Birinin konuşmaya başlamasıyla gözlerim sahneye döndü. "Hoşgeldiniz vampir halkı. Bay Diberio'nun doğum gününü kutlamak için toplandığımızı hepimiz biliyoruz. Fazla uzatmaya gerek yok. Bay Silas ve Bay Igor'un şiirlerini dinleyeceğiz." Dedi adam ve geri çekildi. "Diberio'ya çok bağlı olanlar pür dikkat ve özellikle dik durarak dinler şiirleri. Ama bizim grubumuz için kolundaki simge gibi bir şey." Dedi ve şiirler okunmaya başlandı.

Bir süre sonra bittiğinde tekrar oturduk. Bardağımda kalan viskiyi tekte içtim ve yenisini doldurdum. "Yavaş iç. Çarpar bu." Dedi Atlas. Kafamı onaylar biçimde salladım ama dinlediğim pek söylenemezdi. İçimden bir ses ikimizinde kendimizi kaybedeceğimizi söylüyordu. Atlas'ta bardağını bitirip tekrardan doldurdu. Bardağımı bitirdikten sonra ayağa kalktım. "Nereye?" Diye sordu Atlas. "Başka şeylerde içeceğim." Dedim. "Ben diyorum çarpar sen diyorsun karıştırayım." Dedi ama yinede eğlenir bir hali vardı.

Gülümsedim ve salonun ortasında içkilerine yanına yaklaştım. Bardağıma şarap doldurup masaya geri döndüm. Atlas karşımdaki sandalyeden yanımdakine geçti. "Ne aldın?" Diye sordu. Cevabını bildiği bir soruydu. "Rakı." Dediğimde doğruluğunu anlamaya çalıştı. Güldüm. "Şarap. Şaka yapıyorum." Dediğimde oda gülümsedi. Gülüşü benide gülümsetmeye yeterken şarabımdan bir yudum aldım. Yanımıza biri geldiğinde Atlas'ın yüzündeki gülümseme aniden soldu. İfadesiz bir biçimde gelen kişiye bakıyordu. Asya'ydı bu.

Ayağa kalktım. "Hoşgeldin." Dediğimde gülümsedi. "Hoşbuldum." Dedi ve bana hafifçe sarıldı. "Biraz oturmamda sakınca var mı? Çok durmayacağım." Dedi Asya. "Yok otur." Dedim yerime otururken. Atlas ifadesizce bakmaya devam ediyordu. "Çekmişsin kendi tarafına." Dedi Asya Atlas'a bakarak. "O bana geldi. Ben zorlamadım ki." Dedi Atlas. "Sonuç olarak senin tarafında." Dedi Asya. "Millet ben buradayım." Dediğimde Asya burada olduğumu hatırladı. Atlas zaten hiç unutmamıştı.

"Tuğkan'ın planları var dikkat etseniz iyi olur." Dedi Asya ve ayağa kalktı. "Sonra görüşürüz Doğu." Dedi gülümseyerek. Elimi kaldırıp salladığımda uzaklaştı. Şarabımı bitirmiştim ama ne ara bitirdiğimi bilmiyordum.

Kendime tekrar viski doldurdum. Kaçıncı bardağımdı bilmiyordum ama umurumdada değildi. Atlas bardağı önümden çektiğinde ona baktım. "Ciddiyim bayılacaksın sen." Dedi bardağımı bırakmadan. "Bir şey olmaz." Dedim ve bardağa uzandım ama Atlas izin vermedi. Ayağa kalktım. "Nereye?" Diye sorduğunda gözlerimle salonun ortasındaki içki masasını gösterdim. "Doğu, gerçekten yeter. İki şişe viski içtik bu üçüncü. Bu üç şişeden ikisini sen içtin zaten. Hatta daha fazlasını." Dedi Atlas.

Onu dinlemedin ve içki masasına ilerledim. Arkamdan geldiğini biliyordum. Bir bardak alıp rakı oldurdum ve sek bir biçimde tekte diktiğimde Atlas bana bakıyordu. Bir bardak daha aynı şekilde içtim. "Doğu yeteer!" Dedi Atlas e harfini uzatarak. "Kusacaksın. Hepsi karışacak midende." Dedi. "Aman be tamam. Elimi yüzümü yıkamaya gidiyorum ben. Sende masaya dön." Dediğimde masaya dönmedi. "Senle geleyim her an düşecek gibi duruyorsun." Dediğinde kafamı onaylamazca salladım. "Bir şey olmaz." Dedim ve tuvalete doğru adımlamaya başladım. Atlas arkamdan bakıyordu.

Tuvalete girip arkamdan kapıyı kapattım ve direkt olarak gidip musluğu açtım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra peçeteyle ellerimi kuruladım. Kabinlerin birinden siyahlar içinde biri çıktı. "Ha siktir.." diye mırıldandım.

*

Atlas

Doğu hala gelmediği için içki masasının yanından ayrılıp tuvalete doğru adımladım. İçerisi görünürde boştu. Kabinleri tıklattım ama onlarda boştu. Doğu ortalıkta yoktu. Oysa olduğum yer girenleri ve çıkanları görebileceğim bir yerde ve özellikle orada durmuştum.

Etrafa bakınırken aynanın üstüne yapıştırılmış bir not gördüm. Yaklaşıp elime aldım.

İsmi Doğuymuş. Bana saldıran ve kandan etkilenen kişiymiş:)

Tuğkan

Notu okumamla ellerim yumruk haline gelirken endişem ve sinirim ikiye katlanmıştı. Sevdiklerimi benden almaya çalışıyordu. Ama Doğu'yu kurtaracaktım. Doğu benim gözümde çıkarlar için değil, daha farklı şeyler için önemliydi.

Doğu'ya verdiğim değer bir ortaktan daha fazlasıydı...

*

Doğu

Gözlerimi yorgunlukla açtığımda göz ucuyla etrafa baktım. Ellerimi oynatmaya çalıştım ana oynamadılar. Tekrar daha sert bir şekilde denedim ama milim oynamadı. Neredeydim ben? Kafamı kaldırıp kendime baktığımda kalın zincirlerle bağlandığımı gördüm. Burası bilmediğim bir yerdi. En son ne olduğu hakkında gram fikrim yoktu. Demir kapının açılmasıyla Tuğkan ile göz göze geldim. "Günaydın!" Dedi dalga geçercesine.

"Ne oluyor?" Diye sordum. "Soruları ben soracağım." Dedi Tuğkan ciddileşirken. "Ne özelliğin varda Atlas sana bu kadar değer veriyor?" Diye sordu. Sessiz kalıp onu çıldırtacaktım. Ne yaparsa yapsın konuşmayacaktım. Aniden sırtıma yediğim sert ve sivri bir şeyle acıyla inledim. Kan kokusu odaya dağılırken fazla tepki vermemiştim. Kendi kanımdan o kadarda çok etkilenmiyordum.

"Tekrar soruyorum özelliğin ne?" Diye sordu. "Bana vurup kanatsan ne olacak? Sonuçta yine iyileşeceğim." Dedim konuyu dağıtarak. "Anlık acın yeterli." Dedi Tuğkan. Sırtıma yediğim ikinci darbeyle inlememi tutamadım. Kafamı eğdiğimde Tuğkan direkt olarak saçlarımdan tutup kafamı geriye doğru çekti. "Konuş." Dedi ciddi bir ses tonuyla. "Konuşmayacağım. Birilerine işkence ederek onları konuşturamazsın." Dedim. En azından beni konuşturamazdı. Normalde söylemekten çekineceğim şeyler değildi ama bu adama inadına söylemeyecektim. Ayrıca bilmiyor muydu zaten?

Bir kibritin yanma sesini duydum. Aniden sırtımda omzuma yakın bir yerde hissettiğim acıyla çığlık attım. Derim yanıyordu. Gözlerimden yaşlar bir anda akmaya başlarken derime bastırılan şey çekildiğinde kesik kesik inliyordum. Tuğkan hala saçlarımı bırakmamıştı.

Adam sırtıma alev alev yanan bir demir bastırmıştı. Üstünden ateş çıkmıyordu ama çok sıcaktı. "Konuş." Dedi Tuğkan. "Siktir git!" Diye bağırdım inlemelerimin arasında. Aynı yerin biraz daha yakınında bir yere tekrar bastırdığında attığım çığlık boğazımı acıtmıştı. Demiri çekti.

Sırtım yanıyordu ve ben kımıldayamıyordum. Gözyaşlarım büyük bir hızla yanaklarımdan göğsüme damlıyordu. Hareket etmeye çalıştım ama edemiyordum. Acı gözlerimin kararmasına sebep oluyordu. Ve bir kere daha bastırdığında artık dayanamamıştım.

...

Vampir Seçimleri/ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin