Kafamdan aşağı boşalan suyla gözlerimi araladım. İrkilmemiştim. "Dün erken bayıldın bugün daha geç bayıl lütfen. Hevesim kursağımda kalıyor." Dedi Tuğkan. "Senin hevesinide.. senide.." diye mırıldandım. "Duyamadım?" Dedi iki parmağını çene altıma koyup kafamı kaldırırken. Darmadağınık olmuş saçlarımın arasından onu görmeye çalıştım.
Atlas.. Bul beni ve yardım et.. Sana ihtiyacım var.. Atlas'a sadece beni kurtarması için ihtiyacım yoktu. Kokusunu özlemiştim. Herkese karşı sert ama bana karşı yumuşak olan bakışlarını.. Gülüşünü.. Atlas'ı özlemiştim ben. İçimdeki duyguyu bilmiyordum.
"Acıktın mı?" Diye sordu Tuğkan. Açlıktan ölecek olsam bile Tuğkan'ın verdiği şeyi yemezdim. "Hayır." Diye cevapladım. Tuğkan parmaklarını çenemden çekti. Kafamı eğdim. Ellerimi kurtarmaya çalıştım ama olmadı. Bedenimi saran zincirler dışındada zincir vardı anlaşılan. Gülmeye başladığımda bir anda boğazıma yapışıp sırtımı sandalyeye yaslayınca acıyla inledim. Yanan yerler canımı acıtmıştı.
"Sen acıya gülen bir manyaksın." Dediğinde acıma rağmen yine gülmeye başladım. Tuğkan çenemden tutup kafamı kaldırdı. "Acıma gülmüyorum. Sizin çaresizliğinize gülüyorum." Dediğimde yüzüme sert bir yumruk yedim. Kafam yana düşerken gülümsedim. "Çok kalabalık olduğunuzu tahmin ediyorum ve buna rağmen uğraşsam bile çıkamayacağım şekilde zincirlemişsiniz. Korkaksınız siz." Dediğimde yüzüme bir yumruk daha yedim.
Tuğkan geçip karşımdaki sandalyeye oturdu. Aniden etrafa yayılan kan kokusuyla yutkundum. Kafamı yavaşça kaldırıp etrafa baktığımda Tuğkan'ın bileği kanıyordu. "Bakalım susuzluğa ne kadar dayanabileceksin..?" Dedi Tuğkan. Sesinde eğlenir bir tını vardı. Koku başımı döndürmeye başlarken alt dudağımı ısırıp kanattım. Yerimde kıpırdanmaya başladığımda bunu bir şekilde fırsata çevirecektim. Önümdeki zinciri kopardığımda Tuğkan ayağa kalktı. Bedenime bağlı diğer zinciride kırılmaya zorlarken bir yerini eğdim ve ve otomatikman zincir kırıldı.
"Yak!" Diye bağırdı Tuğkan. Aniden sırtımda hissettiğim acıyla çığlık atarak yere düştüm. O demir plaka olmasaydı her şey daha güzel olacaktı. Sırtımdan çekildiğinde hızla ayaklanmaya çalıştım ama uzun süredir oturduğum için bacaklarım uyuşuktu. Üstümdeki tişörtü çıkarmışlardı ama kolyeme dokunmamışlardı. Kolyenin kapağını açıp parmağımı bastırdım. Parmağımı çektiğimde kendime gelmeye çalışıyordum. Kan kokusundan dolayı algılarım kapanmıştı. Aniden demir plakayı karnımda hissetmemle küfürle karışık çığlık atarak yere düştüm. Demir plakayı çekti.
"Onu senin bir yerine bağlayacağım." Dedim. Boynuna giren bir iğneyle kafamı hafifçe kaldırıp Tuğkan'a baktım. Kapı açılıp birileri içeri girdiğinde gözlerim kapandı.
*
Silah sesleriyle gözlerimi zorlukla araladım. Gözlerim Atlas'ın gözleriyle birleşince gözlerim mutluluktan doldu. Beni kucağında taşıyordu. Savaş alanından kaçmak gibi bir şeydi. Atlas'ın yanımda olmasının verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım.
Bir süre sonra küçük bir kulübenin içine girdiğimizde Atlas beni yere indirdi. Aniden kollarımı boynuna sarıp sımsıkı sarıldığımda ilk şaşırsada sonra oda bana sarıldı. Kokusu burnuma dolarken hafifçe gülümsedim. Geri çekildiğimizde gülümsüyordu. "Yaralarına baktım. Yanıkların bütün izleri bir iki güne geçer." Dedi Atlas. Kafamı onaylar biçimde salladım. Elini saçlarıma yaklaştırıp parmaklarını geçirerek düzeltti. Gülümsedim. Karşılık olarak o da gülümsedi.
Kulübenin içindeki dolaba yaklaşıp bir tişört çıkardı ve bana verdi. Onun tişörtlerinden biri olmalıydı. Elinden alıp üstüme giydim. "Teşekkür ederim." Dedim ve tekrar sarıldım. "Kurtardığın için teşekkür ederim." Dediğimde gülümsediğini hissettim. Kollarını tekrar bana sardı. Kafasını omzuma yasladığında benim çenemde onun omzundaydı.
"Rica ederim." Dedi Atlas. "İçerisi kan kokuyordu seni kanla mı avlamaya çalıştı?" Diye sordu. "Evet ama ben zincirleri kırdım." Dedim. Atlas cevap vermeden daha sıkı sarıldı. Orada yaşadıklarımı unutturmaya çalışır gibi bir hali vardı. Kulübenin kapısı açıldığında geri çekilmek için hamle yaptım ama Atlas izin vermedi. "Evet Bulut?" Dediğinde gözlerim kapıya döndü.
"Yüz kişi içerisinden bir ölü." Dedi Bulut. "Çok iyi." Dedi Atlas. Kafasını oynatmadan. "Biz dönüyoruz." Dedi Bulut. "Tamam." Dedi Atlas. Bulut çıktıktan sonra Atlas kafasını omzumdan kaldırdı. Sırtı ağrımış olabilirdi. Omzuma ulaşması için biraz eğilmesi gerekmişti. Gözleri gözlerimin en derinine bakıyordu. Ayrıldığımızda gözlerime bakmayı sürdürdü.
"Tuğkan kaçtı. Daha önce hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı." Dedi Atlas. "Halledelim." Dediğimde yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. "Halledeceğiz." Dedi gülümsemeye devam ederken. "Hadi bizde dönelim." Dedi Atlas. Kafamı onaylar biçimde salladım ve beraber kulübeden çıktık.
"Yemek yiyebilir miyiz?" Diye sorduğumda Atlas hafifçe güldü. "Yeriz." Diye cevapladı. Kulübeden uzaklaşıp yola çıktığımızda park edilmiş arabayı gördüm. Atlas sürücü koltuğuna geçerken yanına yerleştim.
"Kolyede konum bulma da mı var?" Diye sordum. "Evet." Diye cevapladı Atlas. "Oradan bulduk zaten seni. Arıyordum, seni kaybedebileceğim korkusu beni bitirdi." Dedi Atlas. "Uyandığımda zincirlerle bağlanmıştım. İlk gün sırtımı yaktı. Bayıldığımı anımsıyorum. İkinci gün kanla denedi. Güçlendiğimi bilerek zincirleri zorladığımda kırıldılar. O arada bir kere daha sırtımı ve karnımı yaktı. Sonra boynuma bir iğne girdi ve o anda kapı açıldı. Sonrası zaten senle." Dedim. Atlas gözlerini yoldan ayırmasada Tuğkan'a olan siniri artmış gibiydi. Bakışları sertleşmişti.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Seçimleri/ bxb
VampireHiçbir şeyden haberi olmayan Doğu kendini bir anda vampirler arasında seçimler yaparken bulur. ______________ Her şey kurgudur. Eşcinsel çiftlerin garip karşılanmadığı bir dünya..