Kafeden çıkıp hızla gittikten sonra kaybolmuştum. Telefon asla çekmiyordu. Arabayı kenara çekip indim. Etrafa göz attım. Ormanlık bir alandaydım. Ne bir tabela nede başka bir şey vardı. Geriyede dönemiyordum çünkü kafam o kadar karışıktı ki nereden girip nereden çıktığımı bilmiyordum. Sırtımı arabanın kapısına yaslanıp kayarak yere oturdum. Sinirle kafamı ellerimin arasına aldım.
Her şey bu kadar kötü gitmek zorunda değildi. Ne bok yiyecektim şimdi?
Böyle mal gibi beklemenin bana hiçbir şey kazandırmadığını düşünerek yine sinirle ayağa kalktım. Aniden ağaçların arasından bir şeyin geçtiğini gördüm. O türden olamazdı çünkü hissetmiyordum. Normal biri olmalıydı. Ormana doğru adımlamaya başladım. Belki bir avcı falan yaşıyorsa ondan yardım isteyebilirdim. "Kimse var mı?!" Diye bağırdığımda sesim yankılandı. Normalde yankı yapacak bir yere benzemiyordu ama yapmıştı işte. Önümden yine bir şey geçtiğinde durdum.
Geriye doğru yavaşça adımlamaya başladığımda sırtım ağaca yaslandı. En azından arkadan gelebilecek bir şeye karşı tetikteydim şimdi.
"Arkandayım."
Ağacın konuşmasıyla irkilerek öne doğru attım kendimi. Kafamı hızla oraya doğru çevirdiğimde gözlerim direkt olarak bir çift kırmızı gözle kesişti. Boynundaki dövme, burnunda ki ve dudağının kenarındaki piercing dikkat çekiyordu. Büyük bedeni ona yaslandığımda resmen nefes bile almamıştı. Boyu benden biraz daha uzun olduğu için sorgulamamıştım oysaki.
Diğerlerinden daha da soluk ve beyaz teni, diğerlerinden daha iyi duran simsiyah saçlarıyla karşımda bir kırmızı gözlü duruyordu. Kendi kendime gözlerinin gerçek olup olmadığını sorgulamaya başlarken kalp atış hızımda artıyordu.
"Arkana bak." Dedi karşımdaki kırmızı gözlü adam. Yavaşça arkamı döndüğümde biri vardı. Gözleri çok garipti. Grimsiydi ama göz bebeği yoktu. Teni şimdiye kadar gördüğüm en açık ve soluk tendi. Ayrıca saçlarıda diğerlerinin aksine bembeyazdı. İkinci bir şok daha gelmiş oldu. Kırmızı gözlü adama döndüm.
Konuşmak için dudaklarımı araladım ama konuşamadım. "Biz sadece bizi görmen için geldik. Kulağıma gelen kısmıyla Tuğkan ve Asya sana yeteri kadar bilgi vermişler. Gizli gruplardan olduğumuzu biliyorsun." Dedi gülümseyerek. Yutkundum ve kafamı belli belirsiz salladım.
"Bizi Tuğkan bilmiyor bile olabilir. Her neyse bunun bir önemi yok. Adım Atlas. Arkandakide Bulut. Biz beraber çalıştığımız için ikimizden birini seçersen ikimizide seçmiş olursun. Ayrıca biz gizli grup olduğumuz için ya Asil'in yada Tuğkan'ın tarafındaymış gibi olman gerekiyor. Benim asıl düşmanım Asil değil Tuğkan." Dedi ve yüzüme dikkatle bakmaya başladı. Bana gelip tam önümde durdu. Üstündeki sweatin kolunu sıyırdı ve bileğini bana doğru uzattı. Bir iz vardı. Atlas'ın yüzüne baktım. "Bu benim simgem. Bizim grubumuza katıldığında bileğinde oluşur ve çıktığında silinir. Bu bütün gruplarda var. Ve bunu saklamak zorundasın." Dedi ve kolunu tekrar kapattı.
"Asil'i de dinle ve kararını ver." Dedi ve Bulut'a baktı. "Diyeceğin bir şey var mı?" Diye sordu. "Annen kırmızılar grubunda. O yüzden sende ona meyillisin." Dedi Bulut bana bakarak. Annem mi?!
"Bende bir soru sormak istiyorum." Dedim. Atlas'a bakarak. Sorgulayan gözlerle baktı. "Neden sizi hissedemedim. Tuğkan'ı çok fazla hissettim. Asil'i az. Asya'yı Asil'den çok ama yinede az. Ama sizi hiç." Dedim gözlerine bakarak. Atlas hafifçe gülümsedi. Bulut'ta öyle..
"En önemli özelliğimiz budur." Dedi gülümseyerek. Kafamı yine belli belirsiz salladım. "Artık gitsek iyi olur. Bizi çağırmak istersen diğerleri gibi seslenmen gerekmiyor." Dedi ve eli cebine gitti. Bir kolye çıkarıp ellerimin arasına bıraktı. Ucunda içine sadece fotoğraf sığabilecek kadar ince ve küçük bir şey vardı.
"Onun kapağını açıp baş parmağını bastır." Dedi ve kendi boynundaki kolyeyi sweatinin içinden çıkarıp üstünden sarkıttı. "Sen bastırınca bana ve Bulut'a mesaj gelecek. İkimizden biri yanına gelir." Dedi ve kolyeyi tekrar sweatinin içine attı. Kafamı olumlu biçimde salladım. "Buradan gitmek için arabanla geri dön ve ilk sağdan dön. Zaten yola çıkacaksın." Dedi gülümseyerek. Gözleri Bulut'a kısa bir an bakıp tekrar bana baktı. "Gidiyoruz. Seni bekliyor olacağız." Diyerek Bulut'un yanına gitti. Beraber koşarak uzaklaştılar. Bende arabama bindim ve Atlas'ın dediği yoldan gitmeye başladım.
Asil'in evine dönüyordum. Aklıma şimdilik kırmızılar yatmıştı. Anlatışı olsun, annem olsun bir çok şey diğerlerinden daha iyi görünüyordu.
Arabayı kapının önünde durdurup eve doğru yürüdüm ve kapıyı çaldım. Kısa süre sonra kapı kendiliğinden açıldı. Anlamasamda içeri girdim. Asil birine bağırıyordu. Salondan geliyordu sesi. Kapıyı arkamdan sessizce kapatıp salona gittim. "Kendi tarafıma nasıl çekeyim, Tuğkan ve Asya manyağıyla konuşmuşlar! Konuşmadığı bir tek ben kaldım! Çoktan seçmiş bile olabilir." Dedi ve sustu. Telefondaki kişiyi dinliyor olmalıydı.
"Aman be! Tamam." Diyerek telefonu yüzüne kapattı Asil. Kapı pervazına yaslanmıştım. Asil'in gözleri anında beni buldu. "Ne zamandır oradasın?" Diye sordu direkt olarak. "Yeni geldim." Dedim.
"Konuşmayı erkene çekmeye ne dersin? Herkesle konuştum." Dediğimde derin bir nefes aldı. Salondaki koltuğa oturup gözleriyle yanını işaret etti. Yanına oturdum. "İlk başta senin simgeni görmek istiyorum." Dedim. Gözleri aniden açıldı. "Simgeyi nereden biliyorsun? Kimlerle konuştun?!" Dedi kaşları çatılırken. Yutkundum. "Asya ve Tuğkan'la. Başka birileri daha mı var?" Diye sordum. "Hayır." Dedi net bir sesle. Vardı biliyordum.
"Evet?" Dedim simgeyi göstermesini kastederek. Üstündeki tişörtün kısa kolunu omzuna kadar kaldırdığında Atlas'ınkinden daha farklı bir simge vardı. "Tamam. Şimdi ilk soru. Nesiniz siz?" Diye sordum. Tam söyleyemem diyeceği sırada onu durdurdum. "Söyleyemem lafını asla kabul etmiyorum. Zaten yakında öğreneceğim. Boş boşuna uzatmayalım." Dedim.
"Biz vampiriz." Dedi Asil aniden. Söyleyeceğini düşünmemiştim. Korkmadan yüzüne bakmaya devam ettim. "Neden Tuğkan'la kavgalısınız?" Diye sordum. "Eski ailevi bir mesele."
"Diğerlerine sormadığın ve sadece bana soracağın bir soru var mı?" Diye sordu Asil. "Gizli gruplar.. Kaç tane gizli grup var?" diye sordum. "Dört tane. Kırmızılar, sarılar, griler ve morlar. Ama morları şu ana kadar neredeyse kimse görmedi. Hatta varlıklarından bile şüpheliler." Dediğinde dinlediğimi belli etmek için kafamı hafifçe salladım. "Başka?" Diye sordu Asil sabırsızca. "Başka bir özelliğiniz var mı?" Diye sordum. "Şu an insan formundayız. Ama mesela dövüşürken asıl vampir halimize dönüşürüz." Dediğinde anlamaz gözlerle ona baktım.
Asil anlamadığımı farkederek ayağa kalktı. Karşıma geçti ve gözlerini kapattı. Gözlerinin üstünde ve boynunda belirginleşmeye başlayan damarlar, uzayan tırnaklar..
Yutkundum ve şok içinde bakmaya başladım. Asil gözlerini açtığında göz rengi daha da parlıyordu sanki. Ayrıca belirginleşen damarlar sadece göz üstünde ve boynunda değildi. Neredeyse her yerde belirginleşmişti ama onlar kadar çok değildi.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Seçimleri/ bxb
VampireHiçbir şeyden haberi olmayan Doğu kendini bir anda vampirler arasında seçimler yaparken bulur. ______________ Her şey kurgudur. Eşcinsel çiftlerin garip karşılanmadığı bir dünya..