Belirsiz

920 74 9
                                    

Oldukça sessiz ve sakin bir yerde arabamı durdurdum. Ağaçlık bir alandı. Etrafa biraz göz attıktan sonra durdum. "Gel!" Diye seslendim. Hemen gelemeyeceği için biraz bekleyecektim. Ama düşündüğümden daha hızlı bir şekilde hissetmeye başladım. Arkamdan yaklaşıyordu. Arkamı döndüm. Ağaçların arasından geliyordu. Yine simsiyahtı. Önüme kadar koşarak geldi.

Şapkasını açtı. Buz gözleri gözlerimi buldu. "Anlat bana. Her şeyi." Dedim. Sırıttı. "Çok fazla şey var. Soru sor." Dedi adam kalın sesiyle. "En başta adın ne senin?" Diye sordum. "Tuğkan."

"Nesiniz siz?"

"Bu bilgiyi vermek için şu an çok erken. Zamanı gelecek." Derken oldukça ciddiydi.

"Benden ne istiyorsunuz?"

"Bizi hissedebilmen çok özel bir yetenek. Bizim ekibimizde herkes birbirine yardım eder. Hiçbir yardım karşılıksız kalmaz. Eğer sen bize yardım edersen bizde sana ederiz."

"Yani?"

"Yani, Asil bizim grubumuzun düşman lideri. Onu yakalamamıza ve ekibinin soyunu çürütmemize yardım edersen bizde yaptığın iyilikleri unutmayıp sana yardım ederiz. Mesela sana güzel bir villa verebiliriz. Veya ne istiyorsan. Uçak bile olur. Bizde para bol."

"Ben bu yeteneği nasıl kazandım biliyor musun?"

"Büyük ihtimal baban veya annende bizim türümüzden. Normal bir insan ve bizim türümüz evlenirse ortaya çıkan çocuklarda sende olduğu gibi yetenek olabiliyor ama seni asıl özel yapan şey, senin bu yeteneğin normallerin çok üstünde. Hissetme alanın ve o hissin çok güçlü. Şu ana kadar kimse senin yanına bile yaklaşamamıştı." Dedi düşünür biçimde. Bir yandanda sırıtıyordu. Buz bakışları bana döndü. "Başka soru?" Dediğinde dediklerini düşünüyordum.

"Peki ya iki grubada dahil olmak istemezsem?"

"Belki Asil değil ama benim ekibimden seni öldürmeye meraklı olan kişiler var. Yani ortak olmazsan. Ya onlar yada başka gizli gruplar seni öldürür. Biz ana iki grubuz ama tabiki arada gizli olanlarda var. Fazla zamanın yok."

"Kaçarsam?"

"Emin ol bulurlar. Benim seni öldürmek gibi bir niyetim yok. Seni korumaya çalışıyorum."

"Asil'le neden kavgalısınız?"

"Uzun bir ailevi mesele. Bizim gruplarımızı ayırt etmek için göz rengimize bakabilirsin."

"O zaman benim Asil'in tarafında olmam gerekir?"

"Hayır sen bizim türümüzden değilsin. Bizim türümüzden olsaydın öyle olurdu."

"Tamam." Dedim kafamı hafifçe onaylar biçimde sallarken. "Başka soru?" Dedi adam. Buz bakışları hala üzerimdeyken dudaklarındaki sırıtma değişmemişti. "Hayır. Teşekkür ederim." Dedim. "Kararını verdiğinde evine dön." Diyerek şapkasını kapattı. Arkasını döndü ve önce yürümeye sonra koşmaya başladı. Sıra Asil'deydi. Onuda dinleyecek ve kararımı verecektim.

Derin bir nefes alıp arabama bindim. Hızla bir kafeye gidip arabayı durdurdum. Kendime gelmek için bir kahve alıp masalardan birine otururken kahvaltı yapmadığımı farkederek yanına bir dilimde kek aldım. Evdeyken ağrıyan başım hala geçmemişti. Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım. Sandalyede oturmaktan çok yattığım için kafam sandalyenin sırt kısmına yaslanmıştı.

Tuğkan'ın dedikleri aklımda dolanıyordu. Ailemden biri onların türündendi. Annem soluk tenliydi ama gözleri yeşil veya mavi değildi. Normal koyu bir kahverengiydi. Ayrıca annemin saçlarıda kumraldı. Babam zaten açık tenli bile değildi.

Normalde düzenli uyuyan biri olarak bütün gece uyanık kalmak gerçekten çok yormuştu. Hatta bu halde bile mayışmıştım. Ama azda olsa o türlerden birinin buralarda olduğunu biliyordum. Hissediyordum. Ama çok çok az olduğu için umursamadım.

"Aa! Doğu?"

Gelen kişiye içimden küfürler ederek gözlerimi açtım. Açtığım da suratını görmek beklediğim bir şey değildi. Siması tanıdıktı ama ismini çıkaramıyordum. Sorgulayan bakışlarımı anlamış olmalı ki gülümsedi. "Üniversiteden Asya ben." Dedi yüzündeki gülümseme silinmezken. Üniversitedeyken en yakın arkadaşımdı. Ayağa kalktım. "Üniversite bitti, yok oldun be Doğu." Dedi karşıma geçip otururken. Asya ile o zamanlar garip bir arkadaşlık içerisindeydik. Ne konuşuyorduk ne konuşmuyorduk.

"Nasılsın?" Diye sordu. "İyiyim. Sen nasılsın?" Diye sordum. Simsiyah saçları aynı o adamın yani Tuğkan'ın ve Asil'in saçları gibiydi. Gözlerini gördüğümde yutkundum. Yeşildi. Yağmur ormanlarının ıslanmış yeşiliydi. Soluk teni olmasaydı onun Asil'in grubundan olduğunu düşünmezdim ama karşımda duran soluk ten Tuğkan ve Asil'inki gibiydi.

"Öyle işte. En sonda bir yerde işe girdim sen ne yaptın?" Diye sordu Asya. Ben dalmışken o konuşmuştu. Büyük ihtimalle iş hayatını anlatmıştı. "Şirket kurdum." Dedim. "Mühendislik güzeldi hatta kısa bir süre çalıştım ama sonra bulduğum şeylerle şirket kurdum." Dediğimde Asya'nın gözleri açılmıştı. "Bir dakika sen! Oha! İnanamıyorum!" Dedi heyecanla.

Asya yine konuşmaya başlarken ben üniversite zamanlarıma gitmiştim. Ama Asya aklımda siyah saçlı ve kahverengi gözlü olarak kalmıştı. Ama siyah saçları bu şekilde durmuyordu o zaman.

Şimdiyse aklıma Asil'in grubunda olmasından başka hiçbir şey gelmiyordu. Asya onu dinlemediğimi farkederek sustu. Ama hala gülümsüyordu. Kafedeki bütün insanlar dışarı çıkmaya başlayınca etrafıma bakındım. "Ne oluyor?" Dedim.

Asya ellerini masaya bastırarak üstüme doğru eğildi. Sırtım tamamen sandalyeye yaslanırken Asya üstüme gelmeyi bıraktı. "Ben çıkardım." Dedi. "Neden?" Diye sordum. Etrafta çalışan bile kalmamıştı. Sırıttı ve bir elini gözüne yaklaştırdı. Yeşil lensi hafifçe kenara çektiğinde gözlerim açılırken sandalyemle biraz geri kaydım. Sarı gözleri yutkunmama sebep olurken olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. 

"Düşündüğün gibi Asil'in grubundan değilim. Ben gizli bir grubun lideriyim. "Daha göreceğin bir kaç göz rengi daha var. Ama kırmızılara özellikle dikkat et. Bütün gruplar arasında en güçlü olan ya onlar yada Asil'in grubu. Ve onları görmek zordur. Gizli gruplardan birine katılırsan göz rengin topluluğun rengi gibi olur. Ayrıldığında gözlerin tekrar eski haline döner. Bu sadece göz değil saç ve ten rengi içinde geçerli. Sen zaten açık tenlisin çok sorun olmaz. Ama sen nedenini bilmediğim bir şekilde kırmızı grupta olmaya daha meyillisin. Bunun bir nedeni olmalı ama daha çözemedim. Seçimini iyi yap. Sana tercihim düşmanım olmasına rağmen kırmızılar. Çünkü onlar sadece ana gruplara saldırırlar. Amaçları onları öldürüp başa geçmek değil. Yakında kırmızılarlada tanışırsın o zamana kadar seçim yapma." Dedi ve üzerimden çekilerek ellerini masadan çekti. "Çok zor bir durumun içerisindesin. Muhtemelen ailenden biri kırmızılar grubundan. O yüzden meyilli olduğunu düşünüyorum. Bu sadece düşünce. Tuğkan'a da aldırma bir haftada falan öldüremezler seni. Seni öldürürlerse bizim türümüzün bütün camiası onlara saldırır." Diyerek yan sandalyedeki çantasını aldı.

"Beni seçmek istersen veya ihtiyacın olursa kimsenin olmadığı bir yerde adımı seslen. Görüşürüz." Diyerek yanımdan ayrıldı. Girdiğim şoku atlatmaya çalışırken hızla kalktım ve kafeden koşarak çıktım. Arabama binip hızla uzaklaşırken. Nereye gittiğimi bile bilmiyordum.

...

Vampir Seçimleri/ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin