Korku

654 56 1
                                    

Araba durduğunda Atlas'a baktım. "Arkadan dönüp arka girişten gireceğim." Dediğinde kafamı olumlu biçimde salladım. Arabadan indim.  Kapıyı kapatıp Atlas'a el salladıktan sonra kafeden içeri girdim. Asya ile direkt göz göze geldik. Zorlukla gülümseyip yanına gittim. Asya ayağa kalkıp bana sarıldı. Ayrılınca karşılıklı oturduk. "Sanada o dediğim kahveden söylüyorum?" Dedi Asya. "Tamam." Dedim. Garsonu çağırıp sipariş verirken gözlerim Atlas'ı aradı. Bir masada göz göze gelince göz kırptı. Hafifçe gülümseyerek önüme döndüm. Asya'nın arkasında bir yere oturmuştu.

"Nasılsın?" Diye sordu Asya. "İyi sen nasılsın?" Diye sordum. Asya bana yakın davranmaya çalışıyordu ama aramıza ördüğüm yüksek duvar yüzünden çok fazla da yaklaşamıyordu. Yinede o duvarı delip geçmeye çalışıyordu. Aniden Tuğkan'ı hissetmeye başlayınca ürperdim. Sıkıntıyla etrafa baktım. "Hadi kahveler gelene kadar dışarıda duralım. Buranın bahçeside çok güzel." Dedi Asya. Dışarı çıkmak istemiyordum. Atlas yanımda olsada Tuğkan gerilmeme sebep oluyordu.

"Tamam.." dedim istemeyerek. Ayağa kalktık ve dışarıya yürüdük. Dışarıya çıkarken gözlerim Atlas'a baktı ama orada değildi. İçimdeki korku büyürken yutkundum.

Dışarıya çıkınca gözlerim gerginlikle etrafta geziniyordu. Karşıdan gelen Tuğkan'ı görmemle bir adım geriledim. "Asya.." dedim kısık bir sesle. Bir adım daha gerileyecekken Asya kolumdan tuttu. Tuğkan bir anda üstüme koşmaya başlayınca kaçmaya çalıştım ama Asya kolumu bırakmamıştı. "Eğil!" Diye bağırdı biri. Direkt olarak eğildiğimde üstümden zıplayan -bence zıplamıyor uçuyordu resmen- Atlas'ı gördüm. Ayağını uzatıp Tuğkan'ın suratının tam ortasına sert bir tekme attığında bileğimi Asya'dan kurtardım.

Ayağa kalktığımda Asya, Tuğkan ve Atlas'a gözleri dolu dolu bakıyordu. Atlas Tuğkan'ı öldürürcesine dövüyordu. "TUĞKAN!" Diye çığlık atıp oraya doğru koşmaya başlayınca onu kolundan tuttum. Gözleri anında bana döndü. "Doğu lütfen bırak!" Dediğinde sırıttım. Bir anda koluma sertçe bir çizik attığında bileğini aniden bıraktım.

Asya oraya doğru koşmaya başlayınca elimi kaldırıp onu durdurdum. Asya'yı kendime doğru uzaktan çevirdiğimde gözleri kocaman açılmıştı. Diğer elimle Tuğkan'ı da yerden kaldırdığımda bağırarak küfür ettiğini duydum.

Atlas'ın bana baktığını biliyordum. Yine telekinezi yapıyordum ama bu diğerlerine göre daha zordu. Kapıyı kapatmaktan daha zordu.

"Doğu!" Atlas bana bağırıp koşmaya başladığında ellerim titriyordu. Tuğkan durmadan küfür ediyor, Asya ise girdiği şoktan çıkamamış halde bana bakıyordu.

Aniden Atlas bana sıkıca sarılınca dikkatim dağıldı ve havaya kaldırdığım iki bedeni yere düşürdüm. Atlas yüzümü elleri arasına aldı ve gözlerime baktı. "İyi misin?!" Dedi sesini hafifçe yükselterek. Kafamı olumlu biçimde salladım ve elimi kaldırıp tersiyle burnumun altını sildim. Burnumda kanıyordu. "Burnum neden kanıyor?" Diye sordum. "Çok yüklendin kendine." Dedi Atlas. Gözlerim arkaya baktığında ne Asya nede Tuğkan oradaydı. "Kaçtılar." Dedim. "Siktir et onları. Benim umurumda olan sensin." Dedi Atlas gözlerini gözlerimden ayırmadan. "Ayrıca kaçsalar ne olur? Büyük bir açık verdiler." Dedi Atlas. Anlamazca gözlerine baktım.

"Tuğkan'ı döverken 'sevgilime dokunma' diye sayıklıyordu." Diye devam etti Atlas. "Sevgilisi sen olamayacağına göre Asya." Dedi Atlas. "İyide bunun neresi büyük açık? Sevgililermiş işte tamam? Ne işimize yarayacak?" Diye sordum. Atlas gülümsedi. "Onlar beni senle tehdit etmişlerdi. Belki Tuğkan'ı yakalamak zordur ama Asya'yı kolay. Eğer beni senle tehdit edebiliyorsa o zaman onu Asya ile tehdit etmemde sorun yok bence." Dediğinde hala gözlerine bakıyordum.

Omzuma dokunan bir elle kendimi Atlas'tan geri çektim. Gözlerim hızla dokunan kişiye döndü. Garsonlardan bir kadın ürkmüş bir biçimde bize bakıyordu. "İyi misiniz..?" Diye sorduğunda gülümsedim. "İyiyiz. Merak etmeyin." Dedim yine gülümseyerek. Kadın kafeye geri dönerken kapının önünde insanların toplanmış olduğunu gördüm. "Gidelim." Dedi Atlas.

Beraber hızla kafenin arkasına geçip arabaya bindik ve uzaklaşmaya başladık. Ben hala gergindim. Atlas bunu farketmiş olmalıydı. Bacağımın üstünde duran elimi tutup vitesin üstüne koydu. Elimi üstünden kenetledi. "Çok gerginsin. Sakin ol. Sana hiçbir şey yapamaz." Dedi Atlas güven verir bir ses tonunda. "Biliyorum ama istemsizce geriliyorum.." dedim.

"Yine onun eline düşebilecek olmam beni çok korkutuyor.." dediğimde Atlas gülümsedi. "Çantanı hazırla yarın kısa bir geziye gideceğiz." Dediğinde gözlerim şaşkınlıkla ona döndü. "Ne?" Dedim refleks olarak. "Yada hazırlama eve dönünce sadece uyu." Dediğinde hala mal mal suratına bakıyordum. Gözleri kısa bir an yoldan ayrılıp gözlerime döndü.

"Kısa bir süreliğine seni korkundan uzaklaştıracağım." Dediğinde istemsizce gülümsedim.

"Seni bu dipsiz kuyunun içine ben ittim. Seni o kuyudan çıkaramam ama azda olsa yardım edebilirim." Dedi gözleri yoldayken. "Sen itmedin. Beni kimse itmedi. Ben bu kuyuya sahip olduğum yetenek yüzünden düştüm." Dedim ve gözlerimi yola çevirdim. "Anne ve babanı mı suçluyorsun?" Diye sordu Atlas. "Hayır. Onları suçlayamam çünkü bu bir şans işiydi. Batı gibi babamada benzeyebilirdim. Hatta direkt annemede benzeyebilirdim ama ben ortasında bir şey oldum." Dedim. "Tam ortası bile sayamıyorum." Diye ekledikten sonra sessizlik oluştu.

Atlas vitesin üstünde tuttuğu elimi bırakmadan yola devam etti.

...

Vampir Seçimleri/ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin