O'na benziyordu. Hayal ederek çizdiğim resimlere. Elimde tuttuğum fotoğraftaki çocuk, Egenin büyüdüğünde nasıl olacağını hayal edip çizdiklerime benziyordu. Sanki şu an beynimde bi silah patlamıştı. Yanılıyor da olabilirdim belki de Ege çok çok farklı birine benzemişti. Bu çok düşük bi ihtimaldir. Yağız titreyen ellerim arasından fotoğrafı aldı. Gözlerim ellerimde kaldı. Düşünceler beynimde kaosa dönüştü. Eğer Egeyse de bunu bana gönderen kimdi. Hedefimden şaştığımı ne düşündürmüştü? Ya da neden gizliydi? Onun Ege olup olmadığını nerden anlayabilirdim ki?
- Nasıl anlayacağım Yağız? Ege mi değil mi nasıl anlayacağım?
+ Fotoğraf net değil, tam profilden değil. Evet boyu uzamıştır, evet zaten küçükken de aynıydınız sana benzemiş olabilir. Ama kesinlik kazandırabileceğim bir detay yok.
Fotoğrafı hızla Tuananın elinden çektim. Yarası vardı. Yara izi. Sağ kolunda. Annem onunla beraber büyüyeceğini söylemişti. Gözlerim kolunu taradı hemen. Ordaydı. Dikiş izi tam olarak oradaydı. Bu oydu. Egeydi.
- Bu, O. Ege, Egenin yarası Yağız. O benim kardeşim. Allahım delireceğim, bunu gönderen kim? Ege nerde? Bütün bunları biliyorsa neden onu alıp bana getirmiyor? Neyin içindeyiz?
+ Çağan lütfen sakin ol. Geç otur şuraya bir düşünelim napabiliriz.
Tuana. Sesi endişeliydi, onu korkutmak istemeyerek oturdum. Sakin olmalıydım evet. Zarfı teslim eden kuryeyi bulup bilgi edinebilirdim. Ben bunları düşünürken Yağız çoktan, Meteyi arayıp haber vermişti. Mete, Yağızın polis arkadaşıydı. Geçmiş dosyalara ulaşmamda epey yardımı dokunmuştu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Açtığımda, Tuana dizlerimin önüme çökmüş bana su uzatıyordu. Suyu aldım.
+ Peşimden gideceğimiz bir şey bulduk bak. Kötü düşünme, en azından bir fotoğrafı var elinde artık.
Haklıydı. En azından bi fotoğrafı vardı. Tuanaya bakınca anladım ki, bizi gözetleyen biriydi. Hedeften şaştığımı düşündürten şey, Tuanaya olan ilgimdi. Hayatımda farklı gelişen tek şey aşktı çünkü.
Kızları evet bırakıp, zarfla beraber Metenin yanına gidiyorduk. Arabayı Yağız kullanıyordu. Dalgınlığımdan korkuyordu. Babamın gemi yolculuğunda görüldüğünü duyup yola çıktığımda, yoldan gelen tırı görmediğim için bir kaza geçirmiştim. Üç gün komada kalmışım ve bu sürede yanımdan hiç ayrılmamıştı. Uyandığımda berbat bi haldeydi ve beni kaybetmekten korktuğunu yansıtıyordu. O yüzden ısrar etmemiş anahtarları ona vermiştim.
Metenin evine geldiğimizde bizi kapıda bekliyordu. Ne olduğunu anlamadan arabaya atladı.
+ Merkeze sürün, kamera kaydı bulunmuş. Onu izleyelim.
Arkamı dönüp baş selamı verdim. Konuşmaya halim yoktu. O da anlayışla omzumu sıktı.
Gergindik, o yüzden yolculuk sessizdi. Merkeze geldiğimizde sol köşede duran bi adam gözüme çarptı. Dikkatle arabaya bakıyordu. Arabadan inip Metelere işaret edecekken, adam yok oldu. Kimdi bu? Duraksamış olduğum için Yağız arkasını döndü.- Orada bi adam vardı, arabadaki dikkatle burayı izledi, biz inince gözden kayboldu.
Yağız gösterdiğim tarafa baktı. Mete telsizle etrafta şüpheli bir şey olup olmadığını kontrol etmelerini anons etti.
Merkeze girdik. Kamera kayıtlarını inceliyorduk. Ben baksam da şu an kafamda neyle bağdaşacağını bilmiyordum. Ama Metenin detayları atlamayacağından emindim.Zarfı bırakan adam, motorla gelmişti. Plakasız motorla. Üzerinde siyah montu vardı. Kimseye benzetilecek bir görüntüsü yoktu. Kaskını hiç çıkarmamıştı. Mete görüntüyü durdurup düşündü. Ağzından çıkacak tek lafa bakıyordum.
+ Akrep.
- Anlamadım Mete, ne dedin?
+ Sol bileğinde akrep dövmesi var. Bu bir suç örgütünün haberci elemanı. Örgütün başının da adamlarının da bu habercilerinin de yaklaşık 25-30 senedir peşindeler. Tabi biz de peşindeyiz. Aranan bir adam.
- Suçları?
+ Çocuk kaçakçılığı.
Kafam bulandı. Ne düşünmem gerekiyordu şimdi. Çocuk kaçakçısı bir adamın habercisi neden benim kardeşimi bulmamı düşünsündü?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluk
ChickLitYağmurluydu tüm yaşamım, o gün güneş doğana kadar. Tüm tablolar soluktu, O paletime renk katana kadar.