Mühür

600 45 5
                                    

1 hafta olmuştu eve geleli. Biraz daha iyiydim. Dikişlerim bazen acıtıyordu ama idare ediyordum. Gündüzleri Ülküyle Yağız geceleri Tuana ve Ege hiçbir şey yaptırmıyor, yanımdan ayrılmıyorlardı. Mete bir kaç kez gelip gitmişti ama henüz elle tutulur bir şey bulamadığını daha çok çalıştığını söylüyordu. Güvenliği üst seviyede tutuyor, her şeyin kontrol altında olduğunu söylüyordu.

(Yetişkin içerik.)

Odamdaki banyo kapısının açılmasıyla gözlerimi tavandan kapıya çevirdim. Tuana duştan çıkmıştı. Üzerinde mavi askılı salaş bir tişört, altında siyah sporcu taytı vardı. Saçlarına havlu sarılıydı. Aynanın karşısına geçip saçlarını açtı. Yataktan kalkıp arkasına geçtim. Elindeki tarafa uzanıp saçlarını taramaya başladım. Aynadan beni izliyordu. Burnuma dolan kiraz çiçeğiyle harmanlanmış kokusu beni mest ediyordu. Gözlerimi kapayıp, kokusunu soludum. Taradığım saçlarını sol omzuna atıp, açıkta bıraktığım sağ omuzunun üzerine dudaklarımı bastırdım. Masanın çekmecesinden kurutma makinesini çıkarıp saçlarını kuruttum. Fön makinesi onun kokusunu tüm odaya yaydı. Gülümsedim. Makineyi yerine bırakıp. Kollarımı arkasından beline sardım. Çenemi omzuna yaslayıp, aynadaki yansımamıza baktım. O, şimdiye kadar gördüğüm en güzel tabloydu sanki. Tüm manzaralar yanında hiç kalırdı.

"Mühürledim seni kalbime."

Gözlerini kapadı, fısıldadıklarımdan sonra. Parmakların belinden, tişörtün içerisine, çıplak tenine dolandı. Başını omzuna doğru yasladı. Daha yukarı hareket ettirdim parmaklarımı, hızla bana döndü.

" Çok özledim. "

Dudaklarıma uzandı, bana karşı koyamamasına hayrandım. Utandığı kızaran yanaklarından belliydi ama asla çekinmiyordu. Öpüşüm giderek derinleşti. Onu arkaya doğru yürütüp kapının yanında duvarla aramda bıraktım. Sol elimle kapıyı kilitledim. Parmak uçlarında yükseldi. Bu hareketiyle bir elimi kalçasına atarak onu kucağıma aldım. Halinden memnun mırıltılar çıkararak öpmeye devam etti. Alt dudağını emerek çekiştirdim. Bacaklarını sıklaştırdı. Boynuna yönelim, o sarhoşu olduğum kokusuyla etini dudaklarım arasına aldım. İnledi. Acıdan değil hazdan.

" Çağannn."

" Söyle güzelim."

" Kalbim duracak, her dokunuşunda."

Duvardan ayrılıp kucağımda yatağa götürdüm onu, ayrılmadan yatırıp, üzerine eğildim. Kendimi ona bastırdım.

"Ahhh."

Benden etkilenmesine,  hayrandım. Üzerindeki tişörtü çıkartıp, altına giydiği sütyenin kopçasını açtım. Çıplak kalan göğüslerine öpücükler bıraktım. Sağ elim sol göğsünü hapsederken, sağ göğsünün ucunu dudaklarım arasında ezdim.

" Çağannnnn!!"

Bir elini saçlarımdan geçirip, daha fazlasına teşvik edercesine göğsüne bastırdı.

" Çok güzelsin."

Dudaklarım göbeğine doğru kaydı. Sırtı yay gibi gerildi yatakta. Parmaklarımı taytının beline geçirip iç çmaşırıyla beraber bedeninden ayırdım. Beyaz teni tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Bana sunduğu manzarayı bilmiyordu. Üzerimdeki tişörtten kurtuldum. Gözleri göğsümdeki yaraya değdi. Yataktan doğruldu. Omuzundan itip yatağa geri yatırdım.

" Özledim ve yaram umurumda değil. Senin hasretinden daha fazla acıtmaz hiçbir şey."

Dudaklarına bir öpücük bıraktım, bir şey söylemesine izin vermeden.

"Burası benim, bana mühürlü."

Göğsünün tam ortasına indim biraz sol tarafa kalbine doğru bir öpücük kondurdum.

"Burası da. Mühürlü."

Nefesimi vererek aşağı indiğimde bedeni kasıldı tekrar. Mabedinin üzerine bir öpücük bıraktım, koklayarak.

"Burası benim. Mühürlü."

Nefesimi verdim, bacakları titredi. Tekrar öptüm. Bir yangından farksızdı bana yaşattığı. Bacaklarını ayırdım, ateş buradaydı. Yanmaktan korkmadan yaklaştım. İç çekti. İç çektim, içime çektim her nefeste. 

"Çağan, yıldızlar. "

"Yıldızlar güzelim."

Yukarı tırmanıp, dudaklarına kavuştum. Benliğimi ateşe verdim. Bilmem kaçıncı inilti koptu dudaklarımızdan. Mabedinin derinliklerinde bir yola çıktım, bir çok kez.

"Yıldızlar güzelim, dokun onlara. Onlar da bizim mührümüz."

Soluk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin