Karanlık

465 41 8
                                    

Gece karanlık, yol ıssız.

Gece karanlık,  ufuk zifiri.

Gece karanlık,  dolunay kanlı.

"Hastanın kalbi daha yeni bir ameliyat geçirmiş. Buna dayanacak gücü olmayabilir."

Köşede oturan Ülkü kulaklarını kapatmış olsa da duymuştu doktorun cümlelerini.

Yağız, nasıl sırtlanacağını bilmediği bu yükle başbaşa kalmıştı. Arkasında bir gölge belirdi.

Mete.

"Akrep hapisten kaçmış."

"Ne o ne de bir başkası. Tek derdim Çağan. Onun o masadan kalkması Mete."

Yağız, korkularını öfkesiyle bastırmaya çalışırken, Ülkü büsbütün teslim olmuştu bu korkuya. Kabus onu temelli içine çekmişti. Eğer ona bir şey olursa, Tuana uyandığında onu nasıl zaptedebileceğini bilmiyordu. Tuana uyanır mı onu da bilmiyordu.

Ülküden:

Yere çöken Yağızın yanına sürükledim adımlarımı. Durmak bilmeyen gözyaşlarımdan görüntüm netleşmezken, Yağızı bile gördüğümden emin değildim, elinde Çağanın kanına bulanmış gömleği olmasa.

Titreyen bacaklarım, onun yanını yeri buldu hızla. Sırtımı duvara yasladım. Bedenim buz kesmişti ve akıl sağlığımı koruyabileceğimden emin değildim.

Yağız elime dokunduğunda, normalde hep sımsıcak olan ellerinin şu an buz gibi olması içimi titretmişti. Feri sönmüş gözleriyle boşluğa bakar gibi baktı bana.

"Toparlayacağından emin değilim."

"Tuana hep anne olacağının hayallerini kurardı. Ve hep kendi annesi gibi bir anne olmayacağının. "

Yağızdan bir hıçkırık koptu.

"Hiç belli etmese de içinde çok duygusal bir kız çocuğu vardı Tuananın hep. "

Gözlerim yanarken, bir daha çocuk sahibi olamayacağını ona nasıl söyleyeceğimi düşündüm.

"Şimdi ona anne olamayacaksın diyeceğim."

Yağız başını ellerinin arasına alıp ağlamaya devam etti.

"Çağan olsa.."

Acı gerçek bir bıçak gibi sağlandığında göğsüme cümlemi yarıda kestim.

"Atlatabilir. Ona tutulabilir, Çağan onu sarar."

Yağız ard arda yutkundu.

"Hiçbirimiz iyi olmayacağız Ülkü." 

Ben yutkunamadım.

"Yağız."

"Eğer Tuanaya siper olmasaydı, hava yastıkları ikisini de koruyacaktı. "

Kafamı kaldırıp ona baktım.

"Ne demek bu?"

Ayağa kalktı, hırsla saçlarını karıştırdı.

"Siz olmasaydınız, sen buraya onunla gelmiş olmasaydın demek!"

Duvardan destek alıp kalktım. Yüzüne bakarsam kırılırdım,  arkamı döndüm. Sinirliydi, söyleyeceklerini dinlemeyecektim.

"Bu lanetlerin hiçbiri benim kardeşimi bulmazdı! Soluk, renksiz ama sıradan hayatına devam ederdi tamam mı! Arkadaşının ona verdiği ilk renk kırmızıydı!"

Elindeki kanlı gömleği gözüme sokarcasına salladı. Kükrer gibi bağırırken duvara sindim iyice.

"Bak! Bak son rengi de kırmızı! Kan kırmızı!"

Soluk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin