Güneş

677 42 2
                                    

Bana kattığı renklerden biri. O geldiğinde açan günün sarısı. Güneş onun tenine vurduğundan beri, her gün yeniden aysın istiyordum. Karanlık, kasvetli günlerim geride kalmış gibiydi. Kollarımın arasında parlayan kadın, ruhumdaki izleri, kalbimdeki varlığı, tenimde yarattığı etki. Daha önce sevdiğim  her şeyin yerini, Tuana almıştı. O ve onun kattığı renkler. O ve onun büyüsü.

Biraz kıpırdanıp gözlerini açtı ve bana baktı. Güneş şu an camdan ışığı sızan gezegen değildi, Güneş onun gözlerindeydi. Dikkatle izledim, her ne kadar huzurlu olsam da, yaşadığımızdan bir pişmanlık duyar mı diye endişelerim vardı. Eli, yanağıma uzandı, yüzlerimizi eşitlemek için biraz yukarı kaydı, parmağı dudağımı esip geçti bir kaç saniyelik. Sonra tüm endişelerimi almak içinmiş gibi öptü narince. Bir nefes mesafe bırakıp, gözlerini kapadı.

+ Sen benim yürüdüğüm en aydınlık, en güneşli yolsun. Hayatımda hiç mutlu olmadığım kadar mutluyum. Sana hissettiğim bu aidiyetlikten pişman olmadım. Seninle geçen bir saniye, bir ömür huzurdur bana.

Nasıl oldu da anlamıştı bilmiyorum ama şu an bana olan bakışları için onu tekrar sevmek istiyordum.

- Sen benim hayatımın en nadide parçasısın. Elimden gelse sarıp sarmalar saklarım seni, şu göğsüme.

Öyle güzel gülümsedi, öyle derin gülümsedi. Uzanıp dudağının kenarından öptüm. Elimden gelse bir ömrümü dudağının kenarında yaşardım. Parmaklarım açıkta kalan omzuna daireler çizdi, saçlarını arkaya savurup, köprücük kemiğinin biraz yukarısında dün bıraktığım izin üzerini öptüm. Kokusu, en ala içkileri tek geçerdi. Bu sarhoşluğu hiç biri bırakmazdı üzerimde. Boyun girintime yaslanıp, derin derin kokladı. Öpücükler bıraktı. Adımı mırıldandı, beni geceye götürdü.

- Zorluyorsun beni.

+ Hmm, öyle mi?

Parmakları kasıklarımda dolanıyordu. Bilerek yapıyordu, yüzünde muzipçe bir gülüş vardı.

- Hıhım,  öyle..

+ Bir daha böyle bir anı ne zaman yakalarız ki. Tadını çıkarsak olmaz mı?

Hayhay güzelim, sen iste ben hemen önüne sereyim.

- Sen, nerede, ne zaman istersen, senin için yeni zamanlar yeni anlar yaratacağım.

Kıkırdayarak, boynuma gömüldü. Sardım, sarmaladım, sevdim, sevildim.

Kahvaltı için Ufuk'a gelmiştik. Tuana yolda Ülküleri arayıp onları da çağırmıştı. Arabadan indiğimde, Ege koşarak yanıma yaklaştı, yüzünde bir solgunluk vardı.

- Egem, neyin var?

+ Gece, uyuyamadım abi. Dayımı gördüm rüyamda. Senin neşeni bozmak istemiyordum ama başaramadım galiba.

Ona sarıldım hemen, yüzünü avuçlarım arasına aldım, şakağından öptüm. O benim canımdı, onun canını sıkan şeyler, beni kalbimden direkt vururdu.

- Saçmalama yakışıklı, ne demek neşe bozmak. Rüyaydı geçti bak, ufuktayız, beraberiz ve hep böyle kalacağız. Söz veriyorum bir daha seni bırakmayacağım.

Önce bana sarıldı. Sonra köşede onu bekleyen Tuanaya baktı.

+ Tuni, valla abim bence bana aşık. Sahip çık manitana valla.

- Hayin kostok. Sırnaşan sensin.

Tuana kahkaha attı. Egeye yanaşıp saçlarını karıştırdı.

- Sevgilimden uzak dur Ege, yoksa senin en sevdiğin çikolataların hepsini ben yerim.

Tuananın söylediği şeyle, Egenin gözleri kocaman oldu. Çikolatalar Egenin vazgeçilmez tutkusuydu. Benimle tehdit etse bu kadar endişeye düşmezdi. Eşek sıpası???

Yağızın sesiyle masaya ilerledik.
" Hadi lan, acıktık. Zaten kahvaltıyı sevgilime hazırlattınız, kızgınım size, yoruldu bebeğim."

Sevgilim, bebeğim. Ne?

+ Allaaaaaah, sonunda be. Şükür Allahım artık Yağızdan Ülkü edebiyatı dinlemeyeceğim.

Herkes gülerek masaya oturdu. Solumda sevdiğim kadın, sağımda kardeşim. Karşımda da en az kardeşim kadar sevdiklerim. Umarım daima.

Güneş yerinde, her şey yolunda.

Soluk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin