Sabah Egeyi, bir okula kaydedip alışverişe çıkmıştık. Tüm her şeyi halledip, okullar açılana kadar tatile çıkmayı planlamıştım.
"Yağız, gece yola çıkarız. Arabanın bir sorunu falan yok değil mi?"
"Hayır, sıkıntı yok. Çıkabiliriz."
Telefonu kapayıp cebime attım. Ege dondurma almaya pastaneye girmişti, arabada onu bekliyordum. Gelmesi uzun sürünce inip bakmaya karar verdim.
içeri girdiğimde kasiyer kızla flörtleşmeye çabalayan Egeyi görmeyi beklemiyordum tabi. Kız beni görünce bir kaç kez Egeyle aramda gitti geldi bakışları.
"Sanırım abin daha yakışıklı ufaklık. "
Beni işaret ederek kurduğu cümleye göz devirdim. Ege sinirle arkasını dönüp bana baktı. Kız yanıma yaklaşıp elini uzattı.
"Ece ben."
Elini nezaketen sıksam da zoraki bir gülümseme sunamadım.
"Gerek olacağını sanmıyorum. "
Egeye hadi işareti verip pastaneden çıktım.
"Sen gelmeseydin tavlardım. "
Sinirle arabaya bindi.
"Ege, inan bana çık yakışıklı bir çocuksun. Eminim ki çok güzel kız arkadaşların da olur. Ama yaşıtların. Anlıyor musun beni?"
Anlayışlı olacağımı beklemiyordu. Susup bir kaç saniye baktı.
"Senin gibi olacak mıyım?"
"Ben nasılım ki?"
"İyi, güçlü, merhametli, kahraman ve çok aşık."
Güldüm.
"Öyle miyim?"
Kafasını salladı. Ben de öyle.
"Çok daha iyisi olacaksın paşam, şüphen olmasın. "
Eve vardığımızda hızla içeri girdi. Dondurmayı tabaklara paylaştırmaya koşarak mutfağa gitti.
"Tuanaaaa, dondurma getirdik. Hadi in aşağı."
"Abla eşek sıpası abla. Tuana ne demek?"
"Bağırma çocuğa Çağan, önemli değil."
Aşağı yorgunca inen Tuanaya baktım. Yanına gidip yüzünü avuçlarım arasına alıp öptüm.
"Sevgilim."
"Hmm"
"İyi misin güzelim?"
"Seni özledim."
Kollarımın arasına sarıp, öptüm. Egenin olmadığından emin olup kulağına fısıldadım.
"Bodrumda koynumdan çıkarmayacağım seni."
Muzipçe sırıtırken göz kırptım. Omzuma vurup güldü. Mutfağa geçtiğimizde Ege bir bana bir Tuanaya baktı.
"Tuana abla sana bir şey anlatmam lazım."
Ne çıkacak diye bekledim. Kollarımı göğsümde birleştirip sandalyeye yaslandım.
"Bu adam bugün pastanedeki kasiyer kızla flört etti."
Gözlerim şaşkınca açıldı. Sandalyede tekrar doğruldum. Tuana gerilirken bana baktı.
"Ege ne diyorsun oğlum sen?"
Tuanaya döndü. Hayin. Net hayin.
"Kız dedi ki çok yakışıklısınız gerçekten."
Tuana ellerini sıktı.
"Egeee!"
"Sonra bu da kıza siz de o kadar güzelsiniz ki, büyülendim dedi."
Tuana sinirle ayağa kalktı.
"Ne demek bu Çağan?"
"Hayatım, şu an oyun oynuyor. Öyle bir şey yok."
"Neden yalan söylesin?"
Sesi yükseldiğinde kendime sakin olmamı tembihledim.
"Tuana, şu an inanıyor olduğunu söyleme bana."
Ege keyifle dondurmasını yiyip bizi izliyordu. Attığım sert bakış işe yaramadı. Tuana arkasını dönecekken kolundan tuttum.
"Tuana, sakin olur musun? Böyle bir şey olmadı."
Gözleri dolmuştu. Gözlerini kaçırdı.
"Aranıza girmeyeyim. Daha güzelse gidebilirsin."
Şu an bunları yaşıyor muydum yani?
Elimi yanağına koydum.
"Güzelim, benim tek güzelim sensin. Ege şu an keyifle bizi izliyor. Oyun onun oyunu bu."
Gözlerini Egeye çevirdi. Tuananın dolu gözlerini görünce ellerini yuları kaldırdı.
"Tamam tamam sakin, evet kandırdım. Kız abimi yakışıklı buldu tanışmak istedi hatta. Ama abim gerek yok dedi."
Tuana geri bana döndü. Hızla sarıldı. Ellerimi beline sardım.
"Ege seni döveceğim, dondurmanı ye ve uzaklaş. Hemen!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluk
ChickLitYağmurluydu tüm yaşamım, o gün güneş doğana kadar. Tüm tablolar soluktu, O paletime renk katana kadar.