Yağız, gözlerimin içine bakarken namluyu hala kalbimin üzerinde tutuyordu.
"Ben seni, ölen kardeşinin yerine koydum hep."
Gözünden arka arkaya yaşlar düştü.
"Ben de seni Çağan kadar düşündüm çoğu zaman. Ağladığında geceleri Çağanla beraberdik başında. Ateşini kendi ellerimde düşürdüm çoğu zaman."
Gözümdeki yaşlar durmadı.
"Seni öldürmek, onu geri getirmez ancak kabuslarıma sokar. Benim sevdiğim kadına bunu nasıl yaparsın diye."
Sedye yanımızdan geçerken yutkundu ard arda. Kafamı çevirip bakamadım. Sedyeye sarılmak istedim ama yapamadım. Dermanım yoktu. Zaten silah birazdan patladığında kavuşacaktım.
"Ama her şeyden önce ben de senden sonra kendi kafama sıkarım."
Ülkü yüksek sesle hıçkırıp yere bıraktı kendini. Kalbim ağrıdan ölecekti, Yağız vurmasa da.
"Öfkeliyim çünkü, Çağan benim her şeyim. Ve o hiçbir zaman yaşamayı sevmedi. Hep önce kendinden vazgeçerdi. Ona kızamayacağım için sana kustum öfkemi."
Namluyu hızla indirip, silahı Mete attı. Hızla beni kendine çekip sarıldı. Durmayan göz yaşlarım hıçkırıklarla harmanlandı.
"Çağan Efe Ak 'ın yakınları!"
Duyduğumuz sesle bize yaklaşan doktora döndük. Duymaya korktuğum şey şu an üzerime geliyordu. Kanım tekrar tekrar çekildi bedenimden. Ruhumu teslim edecekmişim gibi hissederken, Mete koluma girdi. Ülkünün titrek sesi duyuldu sonra.
"Bi-biziz."
"Şu an için kanamayı durdurduk. Ama hasta daha önce de geçirdiği ameliyat sebebiyle çok zorlandı. Şu an komada. Uyanır mı uyanmaz mı hep beraber gözlemleyeceğiz."
Şokla açılan gözlerim acıyla seğirdi. Duvara tutundum boşta kalan elimle.
"Az önce çıkan sedye-?"
Doktor Ülküye baktı. O esnada biraz arkamızdan bir kaç feryat koptu.
Başkasıydı.
Çağan değildi.
Başkasıydı.
"O ikinci ameliyathanenin hastası. Çağan Bey, henüz içeride."
Dizlerim beni tutmadığında yine yeri buldum. Bu sefer ağzımdan kopan nida, şükrümdü.
"Çağann!"
Kalbim hızlandı. Umut aklımın en ücra köşelerinden koşarak sardı tüm ruhumu. Atlatabilirdi. Uyanabilirdi. Toprağa değil, yoğun bakıma girecekti.
"Bir camın ardından da olsa görebileceğim. "
Kendi kendime konuşurken Ülküyle Yağız da benim yanıma yere çöktüler.
"Toprağa koymayacağım."
Yağız, Ülküyle ikimizi birden göğsüne çekti. Aldığı derin nefesi ben bile ciğerlerimde soludum. Titrek çıkan sesine rağmen mutluydu cümleleri.
"Allahım şükürler olsun, onu bir kez daha almadın benden, bizden."
Ülkü boşta kalan eliyle elimi tuttu.
"Uyanacak."
Ölümle yaşam arasında bir çizgi vardı. Araf. O, yaşamayı seçecekti. Biliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluk
Genç Kız EdebiyatıYağmurluydu tüm yaşamım, o gün güneş doğana kadar. Tüm tablolar soluktu, O paletime renk katana kadar.