Okuduğum son satır, kalbimin binbir yerine bıçak saplanmasına sebep oldu. Göğüs kafesim parçalanmış, kemikler tenime batıyordu. Titreyen ellerim, kafamın içindeki sesler. Yankılananlar. Ruhum, bedenimden çıkmak için çırpınıyor ama her defasında duvarlara çarpıyordu.
Nefes almaya çalışıyor alamıyordum, boğazımı acıtan bir şey vardı. Öfke tüm damarlarımda kol geziyordu. Vücudumu tırmalıyor, beynimi ele geçiriyor gibiydi. Nereden çıkaracaktım bu öfkemi. Şu an bir cümleyle beliren bu kinim nereye taşacaktı?
Defterin üç sayfasını yırtıp cebime koydum, Ege bunu bilmemeliydi. Ege bunu atlatamazdı. Ona bu yükü yüklemeyecektim.
Salıncaktan kalktım, parmak boğumlarım sıktığım yumruktan morarmıştı. Karşımda duran bahçe duvarına vurdum."Anneni de öldüren o adamdı, oğlum. Babandı."
"Anneni de öldüren o adamdı, oğlum. Babandı."
"Anneni de öldüren o adamdı, oğlum. Babandı."
Beynimde yankılanan her cümle, bir yumruk. Görüşüm bulanıklaştı. Bahçe kapısından gıcırdadı.
"Anneni de öldüren o adamdı, oğlum. Babandı."
Son yumruğum, birinin avuçlarında hapsedildi. Yere düştüm. Elim boşluğa düştü. Yağız yanıma çöktü. Ellerime uzandı. Kanlar çimlere damladı. Her kan damlasının yolunu takip ediyordum. Konuşulanlar kulağıma çarpıyordu ama duymuyor, anlamıyordum.
"Çağan!!!"
Tuananın çığlığı.
Hızla ayağa kalktım. Bu bir nöbetti. Biliyordum kendimi kontrol edemeyebileceğimi biliyordum. Bahçeden çıktım. Delirecek gibiydim. Aklım gerçekten sağlim değildi. Nereye yürüdüğümü bilmeden yürüdüm. Farketmezdi.
Önüne geldiğim mezarlığa baktım. Bu sefer içeri girdim. Adımlarım gideceği yeri biliyordu. İçimdeki his karmaşası beni yoruyordu. Mezar taşları karşımda duran iki kardeşe baktım. Boğazım yanıyordu. Bu his beni yok edebilir cinstendi. Bu nasıl bir acıydı.
-Dayı, nasıl katlanabilirim buna. Nasıl yutacağım son cümleni.
Hıçkırıklarım dizildi ard arda. Kafayı yiyecektim. Ağlamak artık güçlendirmiyordu beni. Egenin bugün dediği gibi, bu sefer ağladıktan sonra harika bir sabaha nasıl uyanacaktım?
Toparlanıp evin yolunu tuttum. Yağıza iyi olduğumu ve geldiğimi yazdım. Yeterince korkmuşlardır o anki halimden.
Eve geldiğimde, Metenin de arabası burdaydı. Bir şey daha duymak isteyip istemediğimden emin değildim. İçeri girdim. Tuana koşar adım, gelip ellerime uzandı. Ağlıyordu. Kurumuş kan lekelerinin üzerinde gezdirdi parmaklarını. Ellerimi yüzüne kaldırdım. Tutup, alnından öptüm.
- Bir şey yok, iyiyim. Sonra bakarız tamam mı?
İstemeyerek de olsa başını salladı. Metenin yanında Esat da vardı. İfadesizlerdi. Anlayamadım ya da bilmiyorum. Burada olmadığına göre Ege hala uyuyordu. Kulaklıkla uyurdu muhtemelen duymuyordu.
- Mete, kötü bir şey olduysa şu an değil. Duymak istemiyorum. Egeye sarılıp uyumak istiyorum sadece.
+ Akrep yakalandı.
Bir şey daha söyleyecekti ama söyleyemedi. Dilini yuvarladı, sustu. Esat ayağa kalktı.
+ Aranızda ister istemez bir bağ var ve onlar için bu konuşma biraz duygusal. Onların söyleyemeyeceklerini ben söyleyeceğim. Ama güçlü olman gerek.
Yüzümde alaycı ama bir o kadar çaresiz bir gülümseme peydah oldu.
- Anlat ama kısa kes.
+ Akrebi buraya gelmek üzereyken yakaladık, seni mezarlıkta görünce Tuanayı almak için geliyormuş. Öyle ruh hastası ki Tuanaya başkası dokunmasın diye kendi geliyormuş.
Zaten hale hazırda duran öfkem yeniden kabardı. Yumruğumu sıktım, çenem kasıldı. Tuana elimin üstünü okşadı.
+ Tuanayı alıp, kapının önüne de babanın cesedini atıp gidecekmiş. Babanı da öldürmüş.
+ Üzgü-
Metenin lafını kesmek için elimi uzattım dur der gibi. Üzgün falan olmamalılsrdı. Ben de olmamalıydım.
- Herkes layığını bulmuş. Dahasını sonra konuşalım. Ege de bunların hiçbirini şu an bilmesin. Karnım aç yemek yiyeceğim. Eğer hazırsa." dedim Ülküye bakarak.
Şaşkınca kafasını salladı.
+ Hazır, hazır hemen oturalım ben getireyim.
Hepsi anlamaz gözlerle bakıyordu. Şaşkın bakışlarını arkamda bırakıp banyoya ilerledim. Öfkemi susturup, gerçekleri arkaya itip, yemek yiyecektim evet.
Tuana yanımdaydı, Ege odasında. Yağızla Ülkü buradaydı. Gerisi umurumda değildi. En azından şu an olmayacaktı. O itin, tutuklanacak olmasını kutlayacaktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluk
Romanzi rosa / ChickLitYağmurluydu tüm yaşamım, o gün güneş doğana kadar. Tüm tablolar soluktu, O paletime renk katana kadar.