Çağandan'
Duyduğum cümle beynimde tekrar tekrar yankılanırken, bedenim işlevini yitirdi. Kaskatı kesildi ellerim, zaman durdu.
Dizlerimde yatan kadının ağlaması, cehennem azabı gibiydi. Kanım en diplere çekildi. Yarası, yarama tuz bastı. Acısı, zehir gibi bulandı her yanıma.
Elimi çenesine uzattım, dizlerimden kaldırıp bana bakmasını sağladım. Gözleri sımsıkı kapalıydı. Yaşlar öyle akıyordu ki, hiçbir pınar bu denli çağlamazdı.
"Bak bana."
Ülkü, Yağıza sarılıp ağlarken, ayağa kalkıp, Tuanayı da ayağa kaldırdım. Titreyen dizleri, onu ayakta tutacak gibi değildi. Hızla kucağıma alıp odasına çıkardım. Yüzünü boynuna gömüp, ağlamaya devam etti. Asla açmadığı gözleri beni, ateşlerde yakıyordu. Gözlerini görmem gerekiyordu, ölmemem için.
Odaya girip yatağa oturdum, dizleri bacaklarımın üzerinden sarkarken hala sarılı vaziyette onu da yanıma oturttum. Küçücük kalmıştı büzülmekten.
"Güzelim, aç gözlerini nolur."
İnatla daha çok kapattı kendini. Çocuk sahibi olmak elbette isterdim. Bunun acısı beni de yakıyordu ama şu an ondan daha değerli bir şey vardı, kollarımda duran. Onun varlığı benim için ömre bedeldi. Ondan başka bir şeyim olmasa, neden yok demezdim.
"Yalvarırım aç gözlerini, ağlama artık. Kurşundan, kazadan ölmedim. Gözünün yaşında boğulacağım Naz."
Korkarak gözlerini açtı, parmakları dudaklarımı kapadı. Değen uçlarını öptüm.
"Ö-ölme. S-sana bir şey olmasın. B-bırakıp gitsen bile."
Titrek sesiyle kurduğu cümleleri kaşlarımı çattı. Ne bırakması? Omu bu yüzden bırakacağımı mı düşünüyordu?
Yüzüne yapışan saçlarını, geriye atıp okşadım usulca. Gözyaşlarını sildim, yerine yenilerini eklese de.
"Ne bırakması güzelim? Ne ayırabilir beni senden? Ölümden gayrı."
Gözlerime baktı, ne hissettiğimi anlamak için. Acısını bırakıp, benim gitme ihtimalimi düşünüyordu. Bense kendimi suçluyordum, bu güveni ona verememiş olduğum için.
"Baba, olamayacaksın."
Hıçkırığı kesilmeden kesik nefesiyle kurduğu cümle yine beynimde yankılanırken, gözlerimi kapadım.
"Çocuğumuz olsun ya da olmasın. Sen yoksan bomboş zaten her şey."
Alnına bir öpücük kondurdum uzunca. Biraz orada kaldım, saçlarının kokusunu içimde çekerek.
"Sensin benim dünyam. Seni nasıl bırakırım. Senin için uyandım ben hep. Tüm ameliyatlardan, senin uğruna kalktım."
Yutkunup, elini yüzüme çıkardı okşayarak. Derince iç çekti gözlerime bakarken.
"Ben çok istemiştim anne olmak."
Hıçkırdı.
"Çok hayal ettim babasının sen olduğu küçük bir kız çocuğunu."
Bir kez daha hıçkırdı. Canı nasıl yanıyordu, canımda hissediyordum. Bir şey daha söyleyecekken, baş parmağımı dudaklarına bastırıp, okşadım.
"Hiçbir şey, senden kıymetli değil. Ve güzel kadınım, annelik doğurmak değil."
Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Bir çocuk sahipleniriz, onunla gerçekleşir tüm hayallerin istersen."
Alnından öptüm, kollarını daha sıkı doladı boynuma.
"Sen istersen her şeye tamamım ben. Seni hiçbir yere bırakmam. Seni bırakmak, ölüm bana zaten."
"Ya sonra istersen? Ya baba olmak istersen?"
Tekrar ağlamaya başladığında belimden sıkıca tutup, kucağıma çektim iyice.
"Naz, Nazım. Benim senden başka yerim, yurdum, yönüm yok. Ya senle ya da senle her şey. Varsa da senle yoksa da senle."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluk
ChickLitYağmurluydu tüm yaşamım, o gün güneş doğana kadar. Tüm tablolar soluktu, O paletime renk katana kadar.