Tuana uyandığında sırtını yatak başlığına verip bir süre düşündü. Olanı, biteni, geçmişi, kayıplarını. Hepsini sindirdi, kabullendi, ailesine vedasını etti. Şimdi sıra muhtemelen aşağıda onun uyanmasını bekleyenlerdeydi. Mete bu adamın peşlerini bırakmayacağını, dikkatli olmalarını gerektiğini söylemişti az önce kapıdan çıkarken, evdekilere. Bunu duymuştu Tuana. Onların da başına bir şey gelmesini istemiyordu. Zaten bunca şey, onun başına bir şey gelmesin diyeydi. Olan hep diğerlerine olmuştu. Bu defa Tuana etrafındakileri korumak için kendini feda edecekti. Komodinden bir not kağıdı çıkardı. Onun için de zordu bu, Çağan, Ülkü ve Yağız için de zor olacaktı. Belki Ege ve Mete için de. Hislerinin hepsinin bir kağıda dökemezdi, anlatacak kelime bulamazdı.
"Bir rüyaydı, uyandık sayalım. Bu yolda sizinle devam etmeyeceğim, sizin de hayatınızın mahvoluşuna sebep olamam. Ben unuturum, siz de unutun."
Unutamazdı. Nefes almaya devam edecek olsaydı asla unutamazdı. Ama yaşamına devam etmeme kararını çoktan almıştı. Notu bıraktı, Çağanın askıda duran ceketini aldı, üşüdüğünden değildi, son nefesinde sevdiği adamın kokusu olsun istemişti. Penreden aşağı atladı, arka bahçe kapısından çıkıp uzaklaştı. Yürüyecekti. Gideceği kıyı, buraya yakındı. Yüzme bilmiyordu, sudan korkardı. Bu onun kendine verdiği bir cezaydı. Madem her şey onun yüzündendi o da korkusuyla ölecekti.
Ülkü, uyandığında arkadaşının yanına çıktı. Yatağında yoktu, Çağan da burada değildi. Banyoya yöneleceği sırada notu gördü. Firar eden çığlığı herkesi ayaklandıracak cinstendi.
"ÇAĞAAAAN!"
Genç adını duyduğunda içindeki korkuyla hızla yukarı çıktı. Okuduklarını anlaması uzun sürdü. Bu yolda sizinle devam etmeyeceğim. Onun başka yolu yoktu, bunu ona Tuana söylemişti. Ülküye döndü. Kollarından tutup kendine çevirdi.
- Ülkü gideceğini düşündüğün herhangi bi yer. Bunları kaldıramadı Ülkü ölüme gidiyor, hızlı olmalısın. Onu kaybedemem anlıyor musun, iyi düşün hemen.
Ülkünün gözyaşları durmuyordu, çok korktu, düşündü, düşündü.
+ Kıyı, babasının küçükken onu götürdüğü bir kayalık. Foçada, Foçaya giderken. Hadi hadi hemen gidelim.
Hızlıca arabaya bindiler, Çağan öyle gaza basıyordu ki, normalde olsa Ülkü korkudan ölürdü. Ama şu an tek düşündüğü arkadaşıydı. Yıllarını paylaştığı, canına kattığı arkadaşını. Yağız belli etmese de Tuanayı, ölen kardeşinin yerine koymuştu. Ağzından tek kelime çıkmasa da onun da içi içini yiyordu. Kıyıya vardıklarında, arabadan inip etrafa baktılar. Çağan, az ilerde ellerini göğe açmış Tuanayı gördü. Nefesi ciğerini yakıp geçiyordu. Korku tüm bedenini ele geçirmişti. Bir anlık boşlukta, Tuanayı sonsuza kadar kaybedebilirdi. Yaklaştığında, Tuananın sarıldığı ceketi farketti. Gözlerinden firar eden yaşlara aldırmıyordu.
- Tuana!
Tuana arkasına döndü, onu buldukları için şaşkındı. Bedeni titriyordu, dudakları titriyordu. O da korkuyordu ama vazgeçemezdi. Kendini ölümün koynuna bırakacaktı. Çağanın yerine..
+ Hepinizin tek tek ölümünü izlemeyeceğim.
Sesi titriyordu, söyleyecek çok şeyi vardı ama konuşmaya gücü yoktu. Ülküye baktı.
+ Çağanın sendeki fotoğraflarını ilk gördüğümde kalbimde esen hafif meltem daha dün gibi. Sen onlarla konuşurken odanın kapısından hep sesini dinlerdim. Sesi, dünyanın en güzel melodisi gibi gelirdi. Sana hiç itiraf etmedim. Buraya gelmeyi kabul etmemin tek sebebi onu bir kez olsun görebilmekti. İyi ki geldim. Hayatımın aşkını bir gün bulacağımı söylerdin sen, doğru buldum. Sen de yani siz de kavuşun artık, Yağız da seni seviyor belki senden fazla.
İkisini işaret etti, onların sevgisine şahitlik etmek çok güzeldi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, sevdiği adama döndü tekrar.
+ Seni ilk gördüğümde hislerimin karşılıklı olabileceğini hiç düşünmemiştim. Ama kalbimin yerini bulmak çok güzeldi, sana çarpması çok güzeldi.
Sözlerine devam etmek istedi ama sanki gücü çekiliyordu, ayaklarından yer kayıyor gibiydi. Gözleri karardığı sırada bir elin onu çektiğini hissetti. Çağan bulduğu boşlukta yaklaşıp, Tuanayı kucağına çekmişti. Rahat bir nefes verdi. Tekrar yaşamaya başlamıştı sanki. Boğazını sıkan eller çekilmişti, onu kurtarmasıyla. Kucağına alıp arabaya bindi. Yağız Ülküyü öne bindirip kendisi de hızla şoför koltuğuna oturdu.
Yolu eksik geldiler ama eksik tamamlamayacakları için mutlulardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluk
Literatura FemininaYağmurluydu tüm yaşamım, o gün güneş doğana kadar. Tüm tablolar soluktu, O paletime renk katana kadar.