Egeye bir oda ayarlamıştım. Duş alıp uyudu. Mete merkeze döndü, Ülküler de bizi Tuanayla yalnız bırakmak istedi. Şimdi bahçeye onun yanına çıkıyordum. Korkularını, yaşadıklarını bana anlatmalıydı. Yanına oturdum. Başını omzuma koydu.
+ Şimdi anlatacağım ama uzun uzadıya değil. Çünkü senin aksine benim mutlu bir ailem falan yoktu. Anlatmaya değer değiller o yüzden. 7 yaşındaydım, annem babamı öldürüp bi adamla gitti. Bu silah korkusu bu yüzden. Çünkü annemin gittiği adam elbise dolabında beni bulabilseydi beni de o öldürecekti. Ertesi gün akşama kadar oradan çıkmadım. Polisler o zamana kadar anca geldi çünkü. Beni alıp yurda verdiler. 10 yıl hiç konuşmadım. Ne kadar ses çıkarmak istersem isteyeyim çıkaramadım. 17 yaşındaydım yurttan ayrılma zamanıma yakındı. Yurdun arka bahçesine bakan penceresinde oturuyordum. Orada annemi gördüm. Pencereden bana bakıyordu, tiksinerek. Yanında 10 yaşlarında bir çocuk vardı. Ona benzeyen. Muhtemelen o adamdan bir oğlu olmuştu. O gün o pencereden ayrıldığımda bir kriz geçirdim. Öyle açıldı sesim, attığım çığlıktan. Sonrasınsa yurdun müdürü bana yurtdışında bir imkan tanıdı. Orada okuyup sildim her şeyi. Tekrar buraya gelene kadar. İlk günlerdeki dalgınlığım bundandı hep. Acaba karşıma çıkar mı diye çok düşünüyor, korkuyordum.
Sustum, o da susmuştu. Buz gibiydi sesi anlatırken tüm bunları. Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Onun yaşadığı daha acıydı. Hem o yaşına kadar yalnızdı, hem de konuşmamış kimseye hiçbir şey anlatamamıştı. Ülkü ne kadarını biliyordu bilmiyorum ama eminim Tuanaya kol kanat germiştir. Çünkü Ülkünün de öz annesi onu bırakıp gitmişti.
Omzumdan başını kaldırdı. Göğe baktı, derin bir nefes çekti, gülümsedi. Gülümserken gözünden ardı ardına bir kaç damla yaş süzüldü. Sanki ona eşlik etmek istermiş gibi yağmur başladı. Ayağa kalktı kollarını açtı. Karşısına geçtim, gözlerime baktı. Bir adımla bana yaklaştı. Elleriyle yüzümü kavrayıp beni öpmeye başladı. Ellerimi beline dolayıp karşılık verdim vakit kaybetmeden. Çok uzun sürmeden ayrıldı, burnunu burnuma sürttü.+ Çok mutluyum, sana anlattığım için, mutluyum beni yadırgamadığın için, mutluyum Ege sana geldiği için. İkimizin de bir yükü azaldığı için.
- Öhö öhö.
Egenin yalan öksürüğü aramızı açtı. Ona döndüm, yanımıza adımladı. Tuananın eline uzanıp öptü. Çatık kaşlarla onu izliyordum.
- Küçükken bunun ' eliyle beni işaret etti. ' bir sevgilisi olabileceğini hiç düşünmezdim. Çünkü kızları hiç sevmezdi. Gerçi bu insan sevmiyordu.' dedi kıkırdayarak. Tuana da ona eşlik etti. Bense onu şu an burada mı dövsem yoksa biriktirip sonra mı dövsem diye düşünüyordum.
- Memnun oldum Tuana abla, ne kadar süredir onun yanındasın bilmiyorum ama sana bakarken parlayan gözleri ona iyi geldiğini gösteriyor ve ben çok memnun oldum.' diye devam etti Ege.
Tuana bana öyle güzel baktı ki o an, dünyada bir insan ne kadar sevilebilirse o kadar sevildiğimi hissettirdi. Sonra Egeye döndü.
+ İnan bana çok olmadı ama kalbim ondan önce hiç böyle çarpmamıştı. Ve ben de çok memnun oldum, geldiğine.
Ege hiç kaybetmediği o munzur tavrıyla güldü. ' Sizin işiniz varsa ben gözlerimi kapatır otururum şurada hiç rahatsız olmayın.' dedi. Tuana kıpkırmızı kesildi ' yok şimdi kıskanırsın, biz sen yokken devam ederiz bu özel ana.' diye yanıtladı onun tavrından taviz vermeden. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Hiç şüphen olmasın sevgilim, devam ederiz daha özel anlara dedim içimden.
Akşam ellerinde pizzalarla Yağızlar geldi. Oturup hep beraber yiyorduk. Son dilimi bitirip, koltuğa yaslandım. Sırası değildi belki ama Meteyi aramam gerekiyordu. Yengemle o adam her kimse Egeyi arayacaklardı elbette. Ve ihtimal vermeseler de ilk adresleri ben olurdum. Hem şu Göktürk Tiryaki meselesini de öğrenmiş miydi sormam lazımdı. Tuanaya her hangi bir şey söylememiştim. İşin aslını bilmem gerekiyordu önce. Belki de öylesine bir soyisim benzerliğiydi. Egeyi de kızları da Yağıza emanet edip evden çıktım.
Merkeze yaklaşık 100 metre kala bir kalabalık vardı. Sanırım kaza olmuştu. Yol tıkalıydı, arabayı sağa sapıp ara sokağa bıraktım. Yürüyerek geçebilirdim. Kazada ölü ve yaralılar vardı sanırım. Polis ekipleri anons geçiyorlardı.
"Ölenlerden biri 21 yaşında erkek Göktürk Tiryaki. Diğeri kadın 48 yaşında, Gökçe Tiryaki. "

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluk
Genç Kız EdebiyatıYağmurluydu tüm yaşamım, o gün güneş doğana kadar. Tüm tablolar soluktu, O paletime renk katana kadar.