yarının getirdikleri

1.1K 146 63
                                    

Odamdaki bahçeye bakan tek pencereden dışarıyı izlerken buraya ilk geldiğim zamanı düşünüyordum. Heykel havuzuna yaverin para atıp benim almamı istediği zamanı. Prensin bana yaptığını. Hepsi geçmişte kaldı. Üzeri tozlandı. Belki onlar unutmuştu ama ben hâlâ hatırlıyordum. Güzel anılar biriktirdikçe kötüler unutulacak gibi gelir ama hiçbir zaman öyle olmaz. Bir kere yara aldıysanız eski haline dönmesi zordur. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Yaranız kanar, kabuk bağlar. İzi kalır kalmaz. Siz o yarayı aldığınızı bilirsiniz.

Hiç bitmeyecek mi diye ağladığım gecelerden prensin odasında kaldığım gecelere geçişim her düşündüğümde beni şaşırtsa da hayat böyle. Sürprizlerle dolu. Yarın ne olacağını bilemeyiz. Her günü sanki son günümüzmüş gibi yaşamalıyız. Benim için zor olsa bile, bu böyledir. Her şeyin geçip gideceğini bilerek hayatta kalırız. Bu düşünce bizi rahatlatır. Beni buraya kadar getiren şeyde buydu. Bir gün tüm bu çektiğim çileler bitecek. Eski hayatıma geri kavuşacağım.

Bahçede bir hareketlilik. Güneş batmak üzere ve insanlar saraya girmeye başladılar. Saray bugün kapılarını herkese açtı. Tüm lordlara, tüm prenslere, prenseslere ve tüm krallara. Prens Soobin'in kral olduğunu herkes duyacaktı. Orada olmamı istiyordu. Büyük salonda. O kral olduğunu, babasının öldüğünü açıklarken yanında olmamı emretmişti. Onu reddedemezdim. Orada olacaktım. Onun büyüklüğünü bende herkesle birlikte görecektim.

Pencereye sırtımı döndüm. Odamın perdelerini çekerken duvardaki şamdanların zaten yandığını fark ettim. Kendimi aynamın önünde bulurken elim istemsizce boynumdaki kolyeye gitti. Tavşan Tepesinden beri boynumdan çıkarmamıştım. Bana yakışmıştı. Prensten bir hediye. Bu son hediyeydi. Bir daha bana hediye getirmemişti. Bunun hissi bende bir boşluk oluştururken yatağın altındaki hırkayı hatırladım. Annesinin hırkası. Onu da bana vermişti.

Kaleden dönerken bana söylediklerini hatırladım. "Kral olduğumda her şey daha da kötüye gidecek. Hiçbir şey bilmiyorsun. Annemi, Hyuka'yı, lordların isteklerini... Tahtın peşindeler. Kral olmak istiyorlar. Burada, Ansan'da hüküm sürebileceklerini sanıyorlar. Benim yetiştiğim topraklarda benden başkası kral olamaz. Yeonjun, benim bir sırrım var. Sır saklayabilir misin?"

Söylemedi. Prens Soobin'in sırrını öğrenemedim. Deli gibi merak etmeme rağmen de o söylemedikçe sormamanın daha iyi olduğunu düşünüyordum. Saraya geldiğimizde bana yaver gelip beni alana kadar odadan çıkmamamı söylemişti. Onun dediğini yapıyordum. Sözünden asla çıkmıyordum. Ne derse dinliyordum.

Bileğimi kontrol ettim. Bileğimdeki izler acıyordu. Tek tek öpmüştü izleri. Benden özür dilemişti. Önce ailesini anlatırken şimdi de sırrını benimle paylaşmak istiyordu. Kilitli kutu gitgide açıyordum. Ona ulaşıyordum. Daha kabuk bile bağlamaya başlamamış izlerim, her gördüğümde canımı yaksa da yüzümü gülümsetiyordu. Prens Soobin böyle bir şeydi.

Kapı tıklandı. Yaver yavaşça aralayıp bana baktı. "Prens seni bekliyor." dediğinde hazırlanıp geleceğimi söyledim. Kolyeyi çıkarmadım. Üzerimdeki gömleği ve pantolonu çıkarıp yenilerini giyerken benim dolabıma habersiz koyulan ceketi de üzerime geçirdim. Saçlarımı taradım. Çizmelerimi giydim. Şimdi prense daha çok benziyordum. Bu önemli bir gündü. Yakışıklı görünmem gerekirdi.

"Nerede?" diye sordum yaver benim arkamdan gelirken. "Büyük salonda." İnsanlar sarayın içinde bir o yana bir bu yana koşuştururken aralarından geçmek bie hayli zordu. Herkes bir telaş içindeydi. İlk defa sarayı böyle görüyordum. Peşpeşe yürüyerek büyük salona girdik. Gözlerim tek bir bakışta prensi buldu. Tahtında oturuyordu. Kimsenin onu kaldıramayacağı yerde. Beni görmedi. Hemen yanındaki diğer yaveriyle konuşuyordu. Merdivenleri çıkmadan orada beklemeye karar verdim.

klanın son hizmetçisi | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin