yorum yorum yoruummm <333
Prens küçük öpücükleriyle beni uyuyorum sanarken yanağımı ıslatmış ve üzerini değiştirip yatağına girmişti. Uyumak için saat çok mu erkendi bilmiyordum. Mumlar söndü, sesler kesildi. Üzerimdeki örtü ben sırtımı duvara dönerken kayıp yere düştü. Soğuk bacaklarımdan tüm bedenime yayıldı. Altımın çıplak olduğunu bile unutmuştum. Koltuktan kalktım. Bu saatte koridorda kimse olmazdı zaten. Pantolonumu almadan odama kadar gidebilirdim. Parmak uçlarımda kapıya doğru ilerledim. Elimi kulpa attığım sırada prensin uykulu sesi yükseldi.
"Gitme. Yanıma gel."
Benim uyandığımı, karanlıkta yürüdüğümü nasıl anlamıştı ki? Geri döndüm. Yatağın ucuna gittim. "Altıma bir şey giymem gerekiyor." Eliyle beni yatağa çağırdı.
"Öyle gel." Sesi uykulu. Kendinde mi değil mi onu bile bilmiyorum. Büyük, geniş yatağın ortasında tek başınaydı. Diğer tarafına kaymasını bekledim ama hiç de öyle yapacak gibi değildi. Yorganı açtım. Çekinerek içine girerken gözleri bendeydi. Kafamı yastığa koydum. Ona çok yaklaşmamaya çalışıyordum ama birden ayağım ayağına çarptı.
"Özür dilerim." dedim hemen. Bir şey demedi. Aynı yastığa kafalarımızı koymuş birbirimize bakıyorduk. Uyumuyordu. Ne demişti Beomgyu, prens gece yarılarına kadar uyumazdı. Elinin sıcaklığını bacağımda hissettim. Büyük eli dizimin üst kısmını elliyordu. "Üşümüşsün." dedi umursar gibi. "Bir daha pantolonunu giy. Hasta olma sakın."
Kafamı sallamakla yetindim. Zaten uyduğum için uykum yoktu ama prensin de uykusunun olmaması işleri zorlaştırıyordu. Sabaha kadar birbirimize mi bakacaktık?
Elini çekmedi. "Nefret ettiğin adamın yatağındasın, yarı çıplak."
"Kendi isteğimle değil. Siz prenssiniz. Kellem tek bir kelimenize bakıyor."
Hoşuna gitti, sırıttı. "Çok iyi biliyorsun." Eli yavaşça bacağımı okşamaya başladı.
Yine dilimi tutamadım. "Neden uyumuyorsunuz?" diye sordum. "Beomgyu gece yarılarına kadar uyumadığınızı söylemişti. Sizi uyutmayan nedir?"
"Beomgyu ile benim hakkımda mı konuşuyorsun?" Meraklıydı. Kafamı salladım. "Evet." Onunla bu şekilde konuşurken hiçbir şeyden korkmuyordum. Tilkilerinden birinin bende olma cesareti sayesindeydi. Aksi halde tek kelime bile edemezdim belki de.
"Çok şey var."
Sessizlik oldu. Onunla dertleşmeyecektim. Sıradan bir konuşma. Prens ve sonunda onun yatağına girmiş bir tüccar. Bizim ilişkimiz diğerlerinden farklı. Ne bir fahişeyim ne de bir arkadaş. Düşman da değilim sevgilisi de. Tüm duyguları besliyorum. En çok da nefret. Şimdilik nefretim sadece dilimde.
"Babam ölüyor." dedi aniden. "Bütün bu krallık bana kalacak. Tek bir kişiye. Onun ölümü geldiği vakit bana artık kralım diyeceksin. Şimdilik sadece bir prensim."
"Kralım." Kendi kendime mırıldandım. "Alışmaya bak. Birkaç haftaya veda edeceğim ona." Üzülmüyordu. Başka birisinden bahsedermiş gibiydi sesi. Sanki ölen babası değilmiş gibiydi.
"Üzülmüyor musunuz?"
Bacağımı sıktı. Sormamam gereken bir şey sormuştum. Buna rağmen cevapladı. "Üzülmem neyi değiştirir?" Yavaşça yukarı doğru çıkan eli dikkatimi dağıtıyordu.
Dudaklarımı üzgünce birbirine bastırdım. "Haklısınız. Benim de ağlamalarım, yalvarışlarım hiçbir şeyi değiştirmemişti."
Gözlerimin içine baktı. Odayı aydınlatan, pencereden süzülen bir ay ışığı. Yüzünü görüyorum. Yüzümü görüyor. Eli kasıklarıma yakın bir yerde durdu. Parmakları tenimi sıktı. Yüzümde hiçbir tepki oluşmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
klanın son hizmetçisi | yeonbin
Fanfic"O, alevlerini söndüremeyen karanlık bir şehirdi." başlangıç: 06/03/23 bitiş: 04/08/23