kaybedecek vakit yok

1K 127 58
                                    

Kabullenmesi en zor şeylerden bir diğeri; Kalbini en çok kıran kişiyi sevmek.

Ona karşı çekim duyduğumu hissettiğim zamanlarda bana dokunmasına izin veriyordum. Bana istediği gibi dokunuyordu. Karşısında yalvartacak hâle getirene kadar parmaklarını bedenimde dans ettiriyordu. Bunları yapan bendim. Onu isteyen. Onun dokunuşundan hoşlanan bendim. Hiçbir şey değişmedi. Hâlâ aynıyım. Bedenim onu istiyor. Hislerim onunkilerle beslensin, zevklerimi tattırsın bana. Bilmediğim her duyguyu yaşatsın. Zirveye taşısın bizi.

Hiçbir şey değişmedi. Nefretim bile değişmedi. Giderek azaldığını, üstünün tozlandığını düşündüğüm nefretim babasını öldürmesini öğrenmemle tekrardan gün yüzüne çıktı. Orada fark ettim aslında benim duygularım değişmiyordu. Sadece yenilerini hissediyordum. Daha önce hiç tatmadığım bir his: Onu sevmek. Kral Soobin'i sevmek.

Beomgyu benim ondan hoşlandığımı söylerken ne kadar da rahattı. Hiçbir şey umrunda değildi ve sanki kral beni istese eşi bile yapardı. Öyle davranıyordu. Oysaki hiçbir şey göründüğü gibi değildi. İkimizin arasındaki meseleyi kimse bilmiyordu. Bilmeyecekti de. Kral Soobin'in ikimizi de babasız bıraktığını bizden başka kimse öğrenmeyecekti.

Bu iki duyguyu aynı anda hissettiğim zaman sarayın bahçesinde geniş ağacın gölgesinde yatıyordum. Yanımda şiir kitabım vardı. Birkaç satır okuduktan sonra uykum geldiği için gözlerimi kapatmıştım ama uyumak yerine düşündüğüm tek şey bunlardı. Kral Soobin'i hem sevip hem de nefret ettiğimi fark ettiğimde yirmi üç yaşındaydım. Bu hislere açtım ve onları yeni tanıyordum.

"Yeonjun." Yaverin sesini duyduğumda tek gözümü aralayıp üzerime düşürdüğü karartıdan ona baktım. Önümde durmuş ellerini arkasında bağlamış bir halde bana bakıyordu. "Kral seni odasında bekliyor."

"Dinleniyorum."

"Gelmezsen zorla götürmek zorunda kalacağım."

Gözlerimi devirdim. "Ne zaman kendi başıma hareket edebileceğim? Ne zaman beni bir başıma bırakacaksın? Sürekli peşime takıyor seni."

"Bunları krala sorman daha iyi olur. İkimizde onun emrindeyiz."

"Yaveri olmanı o mu istedi yoksa sen mi?"

"Kral bekliyor." demesiyle ofladım. Hiçbir şeyi cevaplamıyordu ki. Benim hakkımda belki de her şeyi biliyordu ama asla kendisi bana bir şeyler anlatmıyordu.

Ona söylenerek şiir kitabımı elime alıp ayaklandım. Bahçeden ayrılıp saraya girdik. Geniş koridordaydık. Ben önde o arkamda yürürken merakla omzumun üzerinden dönüp sordum. "O gece neden sana bir şey olmadı?"

En çok merakımda kalan soru buydu. Ne olursa olsun beni yalnız bırakmaması gerekiyordu aksi takdirde ölürdü ama kral hiçbir şey yapmamıştı. Bana da sormamıştı.

Yaveri nadirden konuşurdu ve bu da o anlardan biriydi. "Kral Soobin sarhoş ve yorgundu. Beni umursamadı. Tek merak ettiği sendin. Eğlence biter bitmez odasına geldi." dediğinde istemsizce tebessüm ettim.

Olduğum yerde durdum. Adımları benimkinin yanında durunca ona döndüm. "Sana bir şey soracağım ve bana doğruyu söyleyeceksin." dedim keskin sesimle. Kafasını salladı. Etrafta kimsenin olup olmadığını kontrol ettikten ve sadece ikimizin olduğunu gördükten hemen sonra ona biraz daha yaklaşıp fısıltılı bir tonda konuştum. "Kral Soobin'in babasını kim öldürdü biliyor musun?"

Şüpheyle geriye çekildi. "Birisi mi öldürmüş?" diye sordu.

Omuz silktim. "Öyle diyorlar." Bakışlarındaki gerçekliğe inanıyordum. "Sanırım zehirlemişler." diye yalan söylediğimde kafasını salladı.

klanın son hizmetçisi | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin